Sonunda o bunaltıcı yaz sıcağı geride kalıyor. Meteoroloji diyor ki; önümüzdeki günlerde havalar serinleyecek, yağışlar da kapıda. “Oh be, nefes alacağız” diye seviniyoruz. Ama işin aslı şu: Bu serinlik, su sorununu hemen çözmeyecek.

Türkiye aylardır kuraklıkla boğuşuyor. Barajların seviyeleri diplerde, şehirlerde su kesintileri sıradan hale geldi. Çeşmelerden akan suyu kısıyoruz, duşta geçen dakikaları sayıyoruz, ama bir bakıyoruz koca bir fabrika, bir maden sahası günde binlerce ton suyu tüketmeye devam ediyor. Bizim evdeki tasarruf, onların devasa tüketiminin yanında ne kadar anlamlı olabilir ki? Yine de elimizden geleni yapıyoruz, yapmalıyız da.

Ama asıl mesele şu: Bu kış hayati önemde. Eğer doğru düzgün yağış almazsak, eğer barajlarımız dolmazsa, gelecek yaz yine aynı tabloyu yaşayacağız. Belki daha da ağırını. Çiftçi toprağına bakacak, “Ne eksem kuruyacak” diye düşünecek. Tarım zaten zor durumda; yağmur olmazsa, buğday, arpa, pancar, sebze… hiçbirinin hali kalmaz. Çiftçinin ürünü olmayınca soframıza gelen ekmek de pahalanacak, sebze de.

O yüzden serin havayı sadece “Oh mis gibi” diye karşılamakla yetinemeyiz. Bu yağışları “hayat suyu” gibi görmek zorundayız. Çünkü gerçekten öyle. Birkaç hafta yağan yağmur yetmez, barajları dolduracak, toprağı doyuracak uzun soluklu yağışlara ihtiyacımız var.