Düşünün, yıl 2025. Türkiye'nin Ege'deki güzel bir ilinde, musluklardan günde sadece altı saat su akıyor. Akşam saat 10'da sular kesiliyor ve ertesi gün öğleden sonra 4'e kadar tek bir damla bile gelmiyor. Bu, uzak bir ülkenin distopik film senaryosu değil; bugün, Uşak'ta yaşayan yüz binlerce vatandaşımızın acı gerçeği.
Uşak'ın ana su kaynağı olan Küçükler Barajı, kelimenin tam anlamıyla kurudu. Tıpkı bir çöl gibi, çatlamış toprak bir zemin kaldı geriye. Şehir, şimdi sadece yeraltı kuyularının insafına kalmış durumda ve bu kaynaklar, 24 saatlik talebi karşılamaktan çok uzak.
Bu haberi okurken, "Uşak'a üzüldük" deyip geçme lüksümüz var mı? Korkarım ki yok. Çünkü Uşak'ta yaşananlar, sadece Uşak'ın bir sorunu değil. Uşak, tüm Türkiye'yi esir alan devasa bir kuraklık sorununun ilk ve en sert belirtisi, adeta madendeki kanarya...
Uzmanlar haftalardır uyarıyor: Son 52 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz. Barajlarımız alarm veriyor. Tatil cennetlerimiz Bodrum ve Çeşme, susuzluk tehdidiyle yüzleşiyor. 16 milyonluk metropol İstanbul, her gün baraj doluluk oranlarını endişeyle takip ediyor ve yağmur duasına çıkıyor. Yaz mevsiminin bir ay daha uzayacağı, sıcaklıkların yeniden rekor seviyelere çıkacağı söyleniyor.
Peki biz ne yapıyoruz?
Su kesintisi haberini okurken, belki de musluğu sonuna kadar açıp ellerimizi dakikalarca yıkıyoruz. Arabamızı köpürte köpürte, hortumla temizliyoruz. Sızdıran bir damla damla akan musluğu tamir etmeyi erteliyoruz. Çünkü su, bizim için sonsuz bir kaynak. Çünkü kuraklık, hep "başka yerlerin" sorunuydu.
Artık değil. Uşak'taki tablo, kuraklığın artık kapıdaki bir tehlike değil, salonumuzun ortasındaki, mutfağımızdaki bir gerçek olduğunu yüzümüze çarpıyor.
Bu sorunu sadece belediyelere veya hükümetlere havale ederek çözemeyiz. Elbette, devletin vahşi tarımsal sulamaya son verecek, su tasarrufunu ödüllendirecek, geri dönüşümü ve arıtmayı bir numaralı öncelik yapacak radikal politikalar üretmesi şart.
Ancak çözüm, aynı zamanda bizim de evimizde başlıyor. O musluğu her kapattığımızda, duş süresini her kısalttığımızda, bulaşıkları makine dolmadan çalıştırmadığımızda başlıyor.