Finalin son düdüğü çaldığında, salonda ve ekranları başında bizlerde saniyelik bir sessizlik oldu. Skor tabelasında yazan 83-88'lik mağlubiyetin getirdiği o anlık, o insani hayal kırıklığı... Ama ne kadar sürdü ki? Belki birkaç saniye... Çünkü o saniyelerin hemen ardından gelen his, hayal kırıklığından çok daha büyük, çok daha kalıcıydı: Gurur. Omuzları kabartan, göğsümüzü dolduran, "helal olsun" dedirten cinsten bir gurur.

Evet, A Milli Basketbol Takımımız, Avrupa Şampiyonası finalinde Almanya’ya mağlup oldu ve gümüş madalyada kaldı. Kağıt üzerinde bu bir mağlubiyettir. Ama dün gece parkede izlediğimiz şey, bir mağlubiyetten çok daha fazlasıydı. Dün gece biz, bir dönemin kapanışını değil, Türk basketbolunda yepyeni ve çok parlak bir dönemin şafağını izledik.

Bu takım, bu turnuva boyunca bize sadece skorları takip ettirmedi. Bize yeniden o eski tutkuyu, o takım ruhunu, o son saniyeye kadar pes etmeyen mücadele azmini hatırlattı. Her top için savaşan, birbirinin açığını kapatan, gençliğin enerjisiyle tecrübenin aklını birleştiren bir oyuncu topluluğu vardı karşımızda. Belki bu sene olmadı, belki o kupa son anda elimizden kayıp gitti. Olsun. Bu takım bize kupadan çok daha değerli bir şey aşıladı: Gelecek yıllar için kocaman bir umut.

Alperen Faktörü: Bir Yıldızdan Çok Daha Fazlası

Ve elbette, bu umudun merkezindeki isim... Alperen Şengün. Onun bu turnuvadaki performansını anlatmaya kelimeler yetmez. NBA'de bir Türk gencinin neler yapabildiğini biliyorduk ama Alperen, bu şampiyonada sadece bir NBA oyuncusu olmadığını, milli forma altında bir lider, bir maestro, bir "parmak ısırttıran" bir yetenek olduğunu tüm Avrupa'ya kanıtladı.

Boyalı alandaki akıl almaz ayak oyunları, en kritik anlarda aldığı sorumluluk, yaşına göre inanılmaz olgunluktaki oyun zekası... Alperen Şengün, bize sadece istatistik kağıdını dolduran bir oyuncu izletmedi. Bize, önümüzdeki 10 yıla damga vuracak bir süper yıldızın, gözlerimizin önünde nasıl parladığını izletti. Onun varlığı bile, gelecek turnuvalar için en büyük güvencemiz.

Sonuç olarak, evet, madalyanın rengi gümüş. Ama bu takımın bize hissettirdiği duyguların, geleceğe dair ektiği umut tohumlarının değeri altından çok daha kıymetli. O kupa bu sene gelmediyse, seneye gelir. Olmadı, olimpiyatlarda gelir. Bu jenerasyon, bu arzuyla oynadığı sürece er ya da geç o kupayı bu ülkeye getirecektir.

Boynunuzdaki gümüş madalyalar için, bize yaşattığınız bu tarifsiz gurur için ve en önemlisi, bize yeniden umut aşıladığınız için... Teşekkürler çocuklar. Bu daha başlangıç