Okullar 8 Eylül 2025 Pazartesi günü açılıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da öğrencilerin heyecanı, velilerin telaşıyla birleşiyor. Ancak bu telaşın en ağır yükünü artık kitaplardan, defterlerden, boyalardan çok fiyat etiketleri taşıyor.

Bir zamanlar “okul sepeti” denildiğinde birkaç defter, kalem, silgi ve uygun fiyatlı bir çanta ile iş çözülürdü. Bugün ise aynı alışveriş için velilerin cebinden binlerce lira çıkıyor. Ortalama bir okul çantasının 800 liradan başlayıp 2 bin lirayı aştığı, basit bir kırtasiye alışverişinin bile geçen yıla göre yüzde 40–50 oranında arttığı söyleniyor. İlkokula başlayan bir öğrenci için çanta ve kırtasiye seti neredeyse asgari ücretin onda birine denk geliyor.

Üstelik bu tablo yalnızca “lüks” sayılabilecek markalı ürünlerde değil. En temel kalemden deftere, silgiden sulu boyaya kadar fiyat artışları zincirleme bir şekilde raflara yansımış durumda. Veliler “Çocuğumun eğitiminden kısmayayım” derken bütçelerden kısılıyor.

Elbette kaliteli ve güvenilir ürün almak çok önemli. Sağlıksız boyalar ya da standart dışı malzemeler çocuklarımızın sağlığını tehdit edebilir. Ancak bu noktada devletin, üreticilerin ve perakendecilerin de taşın altına elini koyması gerekiyor. Eğitim bir ülkenin geleceğiyse, bu geleceğin yükünü yalnızca velilerin sırtına yüklemek adil değil.

Kampanyalar, indirimler ya da destek paketleri elbette işe yarar. Ama mesele geçici çözümlerle günü kurtarmak değil, kalıcı ve erişilebilir bir eğitim ekonomisi yaratmaktır. Çünkü çocuklarımızın defterini dolduran sadece yazılar değil; aynı zamanda velilerin sabrı, emeği ve alın teridir.

Bu yıl da milyonlarca öğrenci yeni defterlerini açacak. Ama ne yazık ki birçok veli o defterlerin sayfalarını çevirmeden önce fiyat etiketlerini düşünmeye devam edecek. Eğitim heyecanını gölgeleyen bu tabloyu değiştirmek hepimizin sorumluluğu.