Geçtiğimiz günlerde televizyonda karşıma çıkan bir dizi dikkatimi çekti. Dizide, yabancı bir ülkeden gelen genç bir kız, yapay zekâ botu ile konuşup ondan bulunduğu yer ile ilgili detaylı bilgi alıyordu. Yapay zekâ botu da sanki bir insan varmışçasına rehber edasıyla sorulara titizlikle cevap veriyordu. Hatta sonrasında kızın arabasına binen başka bir kişi konuşan kişiyi insana benzeterek ‘kim var arabada' diye sormuştu. Şimdi bunları neden anlatıyorum.
Yapay zekâ 5 yıl öncesi ile kıyaslanınca inanılmaz bir güç haline evrilmiş durumda. Resimlerden, kurguya, metin yazarlığından, çeviriye, yer- yön tarifinden aklımıza ne gelirse onu cevaplayan bir süper zekâ halinde adeta.
Şimdi sizlere bizim de alanımız olan gazeteciliğe olan etkilerinden biraz bahsetmekte fayda var diye düşünüyorum. Biz gazeteciler, gerçeği arayan onu peşinde koşan kişileriz. Şimdi bizim yanımızda bir diğer ortağımız daha var. O da yapay zekâ. Sahi yapay zekâ işimizi elimizden alır mı almaz mı soruları bir yana masa başında çalışan herkese inanılmaz bir kolaylık sağlıyor. Ancak gerçekleri de konuşmakta fayda var.
Yapay zekâ, veri gazeteciliğinden ekonomi analizlerine kadar birçok alanda hız ve doğruluk sağlıyor. Milyonlarca satırlık veri birkaç saniyede taranabiliyor. Örneğin seçim sonuçları, anlık ekonomik göstergeler veya hava olayları gibi konularda insanın erişemeyeceği bir hızla bilgi üretiliyor. Bu, gazetecilere zaman kazandırıyor. Ancak asıl soru şu: Zaman kazanan gazeteci, kazandığı zamanı neyle dolduracak?
İşte bu noktada mesleğin özü devreye giriyor. Yapay zekâ bilgi üretiyor ancak şimdilik pek de anlam veremiyor. Sahadaki olayları birbirine bağlayabilme kabiliyeti pek gelişmemiş görünüyor. Hatta ve hatta biz gazetecilerin satır aralarındaki insani dramı da hissedemiyor. İşte burada kelimelerin gücü devreye giriyor. Bir metni yazabilen ama neden o metnin yazılması gerektiğine karar veremeyen yapay zekâ gazeteciliği öldürmek yerine onu yeniden tanımlıyor.
Bana kalırsa kendi şahsi düşüncemi sunayım. Gazetecilik gelecekte iki kola ayrılacak gibi görünüyor: biri veriye dayalı olacak diğeri de algoritmik üretime. Başarılı olanlar, bu iki tarafı harmanlayabilenler olacak. Çünkü doğru bilgi kadar anlamlı anlatım da önemini koruyacak.
Ne diyelim, yaşayıp göreceğiz ….