Başlık dikkat çekici değil mi? Cesar Pavesse’nin Yaşama Uğraşı adlı kitabından bir alıntı ile başladım bu hafta yazıma... Geçtiğimiz hafta çağdaş dünya edebiyatının çok önemli bir kalemini, Türk basın camiasının da hakikatten asla ayrılmayan, sürgünde bir hayat geçirmek zorunda kalan bir neferini 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde ebediyete uğurladık...  

Amerikalı roman yazarı, şair ve senarist Paul Auster ve Türk basının önemli emekçilerinden Gazeteci Celal Başlangıç... Bu dünyadan göç ettiler, ikisi de akciğer kanseri ile mücadele ediyorlardı. Şimdi yoklar ama varlar... Çünkü biri edebiyatın unutulmaz ismi diğer de Türk basın camiasının unutulmaz muhabiri...  

Yazımın başlığı işte burada anlam kazanıyor... Bu iki ismin yanında ayrıca akademi camiası da çok değerli bir neferine yine ne yazık ki akciğer kanseri nedeniyle ebediyete uğurladı... Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde metin yazarlığı, metin yazımı gibi pek çok derste imzası olan, öğrencileri edebiyat ile kucaklaştıran, edebiyatta ve hayatta kendilerini bulmaları noktasında farkındalık yaratan, benim de hocam olan saygıdeğer Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Yazar Prof. Dr. Hakan Savaş hayatını kaybetti. Cesar Pavesse adını ilk ondan duymuştum. Koşa koşa gidip Yaşama Uğraşı kitabını almıştım. Bazı insanların yaydıkları ışık onlar bu dünyadan fiziki olarak gitseler de aydınlatmaya devam eder... İşte Hakan Hoca da öyleydi... Işıklarda hep ve daima...

Hayat bir 'devridaim'lik işidir... Bu dünyadan göç eden Auster, Başlangıç ve Savaş'ın devri daim olsun, bıraktıkları mirasa sahip çıkacak nice niceleri ile yaşamaya sonsuz devam edecekler... Ve son olarak bu konuda Gazeteci Meslek Büyüğümüz Celal Başlangıç’ın birartibir.org internet gazetesinde verdiği bir röportajdan bir kısmı da aktararak yazımın ilk bölümünü sonlandırmak istiyorum: “Bir yaştan sonra hâlâ muhabirlik yapan insana başarısız olmuş gözüyle bakılıyor bugün. Örneğin Güneydoğu’ya gidip haber toplamak yerine aynı insan hakkı ihlâlini köşenizde yazıp eleştiren bir gazeteci-yazar olarak daha rahat bir hayatınız olmaz mıydı? Muhabir olarak kalmaktaki ısrarınız neden? siye soran muhabire şöyle cevap veriyor: "Mesleğin esası bu ama. Gerçek gazetecilik muhabirlikten geçer, işin temeli budur. O köşe yazarlarının da o yazıyı yazabilmesi için haberin gelmesi, o muhabirlerin haber getirmesi lâzım. Zaten savaş koşulları sebebiyle o bölgeden bilgi akışına karşı bir kapalılık var…”  

Her mesleğin uluslararası ve değişmez bir amacı ve tanımı vardır. Zamana, sistemlere, baskılara, zulme vb durumlara göre değişmeyen... Gazeteciliğin her geçen gün kaybettiği günümüzde asıl gazetecinin nasıl ve ne olması gerektiğini dibine kadar deneyimleyen bir ustanın sözü bu... Ve bence gazetecilik mesleğine emek veren herkesin Celal Başlangıç ile tanışması lazım...  

Haymanalı Bir Yazar: Burhan Sönmez 

Yazıma yine edebiyatla devam edeceğim. İç Anadolu topraklarında yetişmiş, Haymana’daki yarı göçer köyler arasında yer alan Şeyhhanı köyünde 1965 yılında doğan Burhan Sönmez’in son kitabı hakkında bir yazı kaleme alma eğilimindeyim... Çünkü O’nu, bir usta kalemi, bu topraklardan çıkmış bu değeri tanımayan varsa tanısın, tanışsın ve bilsin istiyorum...  Burhan Sönmez ilk ve orta eğitimini Polatlı'da tamamladı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Ve 1991 yılında avukatlık mesleğine adım attı. Siyasetle de ilgilenen Sönmez, çeşitli gazete ve dergilerde kültür ve siyaset üzerine yazılar kaleme aldı. Ayrıca Toplumsal Araştırmalar, Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV)'ın kurucuları arasında yer aldı. 1996 yılında kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcılığı görevi gerçekleştirdi. Sönmez’in Londra’ya uzanan macerası ise 1996 yılında Ankara'da maruz kaldığı coplu polis saldırısı sonucunda beyin travması geçirmesiyle başlamış. Burhan Sönmez, bu olayın ardından 1998 yılında Londra'daki Medical Foundation İşkence Mağdurları Tedavi Merkezi’nde tedavi görmüş. Türkiye'ye 1999 yılında dönmüş ancak 2000 yılında tekrar rahatsızlanınca Londra'ya geri gitmiş. Politik nedenlerle ve sağlık sorunlarından dolayı 2010 yılına kadar yurt dışında kalan Sönmez, İngiltere'de yaşarken yeminli tercümanlık alanında eğitim almış ve Cambridge Üniversitesi’nde bir yıllık bir programda roman incelemeleri üzerine eğitim görmüş.

Sönmez'in ilk romanı Kuzey, ikincisi Masumlar... Masumlar romanı ile 2011 Sedat Simavi Edebiyat ve İzmir St. Joseph Roman ödülleri aldı. İstanbul İstanbul, Labirent, Taş ve Gölge ve en son da bu yıl Franz K. Aşıkları adlı kitabı okurla buluştu. İstanbul, İstanbul romanı otuzun üzerinde dile çevrildi ve bu eserle 2018 yılında Londra'da EBRD Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü. Ayrıca, 2017 yılında ABD'deki Vaclav Havel Kütüphane Vakfı tarafından "baskıcı rejime meydan okuma cesareti gösteren" yazarlara verilen Vaclav Havel Ödülü'ne layık görüldü. Öyküleri arasında "Bir Dersim Hikâyesi" (2012), "Bana Adını Söyle" (2014) ve "Gezi" (Almanca, 2014) bulunmaktadır. 2015 yılında Bursa Yazın ve Sanat Derneği tarafından verilen Öykü Onur Ödülü'nün de sahibi oldu. 

PEN İnternational Başkanlığına Seçildi

Şair William Blake'in "Cennet ile Cehennemin Evliliği" kitabını Türkçe'ye çevirmiş, 2014 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü seçici kurulunda ve 2020 yılında Cenevre Uluslararası Film Festivali belgesel seçici kurulunda yer aldı. Edebiyat ve roman üzerine dersler vermek üzere ODTÜ'de görev yapmış ve Ayrıntı Yayınları'nda editörlük görevleri gerçekleştirmiştir. Burhan Sönmez için en büyük sıçrama noktası da Türkiye PEN, Kürt PEN ve English PEN üyeliklerinin ardından 2016 yılında Uluslararası PEN yönetim kurulunda görev almasından sonra ve 2021 yılında PEN International'ın başkanı seçilmesi oldu. İstanbul ve Cambridge yaşam alanlarında başarılı işlere imza atan Sönmez’in Franz K. Aşıkları romanı okurla kucaklaştı.  

Hem Kürtçe hem de Türkçe İlk Kitap

Franz K. Aşıkları kitabını Burhan Sönmez, hem anadili olan Kürtçe hem de Türkçe olarak okurla buluşturdu. "Franz K. Aşıkları" aşk, kayıp, kimlik ve insanın içsel durumu gibi temaları ustalıkla işliyor. İstanbul'un arka planında geçen bu roman, karakterlerinin her birinin kendi varoluşsal sorunlarıyla başa çıktığı ve ilişkilerin karmaşıklıklarını deneyimlediği bir hikâyeyi anlatırken, temelde, Franz Kafka'nın ve eserlerinin kalıcı mirasının üzerine düşündürtüyor. "Franz K. Aşıkları", edebiyatın dönüştürücü gücüne ve insanın kalıcı sevgi ve bağ kurma kapasitesine dair bir şahitlik niteliğindedir...  

İç Anadolu topraklarında yetişen herkes ve özellikle de Haymana ve Polatlı’da bir yaşam geçirmişler, gençler için Burhan Sönmez’in kitapları bir yansıma/yansıtma sağlaması açısından önemlidir kanaatindeyim... Öneri benden okuması sizden iyi haftalar....