Yaz aylarının gelişiyle birlikte, güneşli günler, doğa gezileri ve piknikler herkesin hayalini süsler. Ancak bu güzel tablonun ardında, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için giderek büyüyen bir endişe yatıyor: Keneler. Ankara'da da durum farklı değil; artan sıcaklıklarla birlikte kene vakaları yükselişe geçerken, vatandaşlar yeşil alanlara gitmekten çekinir, hatta evlerinin camlarını bile açmaktan imtina eder hale geldi.
VAKA SAYILARI ARTIYOR
Keneler, genellikle çimenlik, ormanlık ve nemli alanlarda yaşayan, kan emerek beslenen parazit canlılar. Türkiye genelinde, özellikle bahar ve yaz aylarında kene vakaları sık görülüyor. Hatta son dönemde evinde kene gördüğünü söyleyenlerin sayısının artması, bu görünmez tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. En tehlikelisi ise Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) gibi ciddi hastalıklara yol açabilmeleri. Yılın ilk beş ayında KKKA nedeniyle 7 kişinin hayatını kaybetmesi, durumun ciddiyetini açıkça ortaya koyuyor. Özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde vaka sayılarında gözlenen artış, Ankara gibi şehirlerdeki endişeyi daha da artırıyor.
EVLERE KADAR NEDEN GELDİ
Peki, bu küçük ama ölümcül canlılar neden evlerimize kadar geliyor? Uzmanların açıklamalarına göre, keneler genellikle doğrudan ev ortamına yerleşmeyi hedeflemiyor, ancak çeşitli yollarla evlere girebiliyorlar. En yaygın sebeplerin başında, evcil hayvanlar geliyor. Dışarıda gezinen kedi ve köpeklerin üzerlerine yapışan keneleri eve taşıması oldukça sık görülen bir durum. Bunun yanı sıra, insanlar da doğadan döndüklerinde, kıyafetleri veya eşyaları aracılığıyla farkında olmadan keneleri evlerine getirebiliyorlar. Kamp, piknik veya yürüyüş sonrası bu durumun sık görüldüğü belirtiliyor. Ayrıca, bahçeli veya doğaya yakın evlerde, açık pencerelerden, kapılardan veya sürüngen hayvanlar aracılığıyla da kene girişi mümkün. Doğadan getirilen odun, çalı-çırpı, kamp malzemeleri gibi objeler de kene taşıyabilir.
Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi kurumlar, sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte kene popülasyonundaki artışa dikkat çekerek halk sağlığı açısından riskin büyüdüğü konusunda uyarılarda bulunuyor. Vatandaşlara park, bahçe, mesire alanı gibi doğayla temas edilen ortamlarda açık renkli ve uzun kollu giysiler tercih etmeleri, dönüşte vücutlarını mutlaka kene yönünden kontrol etmeleri tavsiye ediliyor. Kenelerin 0 kan grubuna sahip bireyleri daha çok hedef aldığı yönündeki gözlemler de, bu grupların ekstra dikkatli olmasını gerektiriyor.
Ancak ne yazık ki, bu tür uyarılar bazen yeterli olmuyor ya da yeterince ciddiye alınmıyor. Kent yaşamının getirdiği stres, hızlı tempo ve belki de "bana bir şey olmaz" düşüncesi, basit tedbirlerin bile ihmal edilmesine yol açabiliyor. Oysa erken teşhis ve tedavi, KKKA gibi hastalıklarda hayati önem taşıyor.
Vatandaşların artık yaz aylarında doğa gezilerinden kaçınması, evlerinin camlarını açmaktan çekinmesi, sorunun sadece kişisel bir rahatsızlık olmaktan çıkıp toplumsal bir kaygıya dönüştüğünü gösteriyor. Bu korku ve panik hali, sadece yetkililerin yapacağı ilaçlamalarla değil, bireysel sorumluluk ve bilinçle de aşılabilir.