Geçmiş yıllara özlem duymayan kaldı mı aramızda?
Geçmişe duyulan özlemle hemen hepimiz özlediğimiz o eski yıllara kısa süreli duygusal seyahatler gerçekleştiririz. Zaman makinesiyle karıştırmayın aman! Bu seyahat başka seyahat! Anılarda, güzel anlarda, özlem duyulan güzel günlere yapılan duygusal yoğunluğu olan bir seyahat bu.
Seyahate çıktıktan sonra çoğu zaman dönmek istemeyiz. Temennimiz hep özlemini kalbimizin derinliklerinde hissettiğimiz o yıllarda kalmaktır. Bu güzel seyahat kimi zaman çocukluğumuzda yaşadığımız güzel anılara götürür bizi, kimi zaman gençliğimizin baharında beyaz perdede Türkan Şoray’ı, Tarık Akan’ı, Turist Ömer’i izlerken buluruz kendimizi, kimi zaman Erkin Koray, Orhan Gencebay, Neşet Ertaş konserinde müziğin ustalarını dinlerken hatırlarız en güzel günleri, kimi zaman bir büyüğümüz tarafından açılan nostaljik bir radyodan Ajansı dinlerken, kimi zaman dönemin ilk radyo tiyatrosu ‘Arkası Yarın’ı dinlerken buluruz kendimizi…
Geçmişe seyahat edip buralara kadar gelmişken hemen geri dönmek olmaz. Biraz burada kalmak, eski günleri yad etmek istiyorum. O yüzden bu yazımda biraz nostaljiden konuşmak istiyorum sizinle.
Nostaljiyi anarken dönemin müzik duayenlerini hatırlamamak olmaz.
Döneme damgasını vuran, hala severek dinlediğimiz, dillere pelesenk olan sanatçılar, Cem Karaca, Erkin Koray, Zeki Müren, Barış Manço, Selda Bağcan, Aşık Veysel, Neşet Ertaş, Sezen Aksu, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Emel Sayın, Bülent Ersoy, Ajda Pekkan ve daha niceleri unutulmaz şarkılarıyla her birimizin gönlünde taht kurmuş değerli sanatçılardır.
O yıllardan günümüze ulaşan, hala ilk günkü çizgisini devam ettiren sanatçılarımızı günümüzde de dinliyor olmanın bizler için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Tabi onları nostaljik gramofonlara takılan plaklardan dinliyorsak değmeyin keyfimize…
Plakların dönemin ruhunu yaşatan, bizi o yıllara götüren bir özelliğini yabana atamayız. Plaklar aynı zamanda dijitale kıyasla sesi kulağa en temiz haliyle aktaran bir araç olma özelliğiyle de öne çıkıyor.
Nostalji denince açık hava sinemaları dönemin bir başka güzel yanlarından birisidir. Gündüz vakitlerinde küçük pikap türü otomobillerle mahalle mahalle dolaşılır, “Tarık Akan’ın oynadığı falan film, Türkan Şoray’ın oynadığı falan film bu akşam açık hava sinemasında” diye halka çağrı yapılırdı. Akşam çoluk çocuk tüm aile toplanır, çekirdeğini gazozunu alan açık hava sinemasındaki yerini alırdı. O dönemdeki açık hava sinemalarının verdiği keyif gerçekten bambaşkaydı…
Birkaç yıldır geçmişe duyulan özlemi dindirmek, biraz da nostalji yaşatmak amacıyla bazı belediyeler tarafından açık hava sinemaları düzenleniyor. Bazı sinemalar ise nostaljik arabalar içerisinde seyircilere açık hava sineması imkânı sunuyor. Son yıllarda açık hava sinemalarına gösterilen yoğun ilgiyi görmek nostaljiye duyulan özlemi bir kere daha bizlere kanıtlıyor.
Geçmişin güzel hatıralarını unutmamanız, geleceğe umutla bakmanız ve günümüzü de doyasıya yaşamanız dileğiyle…