Kütüphanemizin raflarında sessizce bekleyen, zaman zaman açıp sayfalarını çevirdiğimiz, her okuyuşta bize yeni bir şeyler fısıldayan kitaplar vardır.

Benim için bu kitaplardan biri de Psikiyatri Profesörü Engin Geçtan'ın "İnsan Olmak" adlı eseri. 1983 yılında ilk kez basılan ve o zamandan beri okurların ilgisini çekmeye devam eden bu kitap, modern insanın ruhuna ayna tutarak varoluşumuzu sorgularken, kendimizi daha iyi anlamamıza da yardımcı oluyor.

Geçtan'ın akıcı ve samimi bir dille kaleme aldığı "İnsan Olmak" kitabı, birey ve toplum çerçevesinde insan olmanın karmaşıklığını irdeliyor.

Ana-baba-çocuk ilişkileri, öfke ve düşmanlık, kaygı, yalnızlık, sevgi ve ölüm gibi temel konulara değinirken, terapi tadında çıkarımlarda bulunuyor.

Özellikle "Ana-Baba-Çocuk" bölümü, çocukluğumuzun yetişkin hayatımızı nasıl şekillendirildiğini ve aile içi dinamiklerin önemini gözler önüne seriyor.

Geçtan'ın kitaptaki en çarpıcı tespitlerinden birini aktarmak isterim: "Geleneksel aile, bireyselleşmeye olanak tanımayan bir yapıya sahiptir."

Bu tespit, modern toplumda birey olma ve aile ile denge kurma çabasındaki insan için oldukça düşündürücü.

Yazar, geçmişin hatalarından ders almanın ve aile içi iletişimi güçlendirmenin önemini vurgularken, her bireyin bağımsız bir varlık olduğunu da hatırlatıyor.

*

"İnsan Olmak" sadece psikolojiye ilgi duyanlar için değil, kendini keşfetmek ve insan olmanın gizemini çözmek isteyen herkes için önemli bir kaynak.

Altı çizilecek birçok cümle barındıran bu kitap, insanlara yeni farkındalıklar kazanmak ve kendilerini geliştirmek için ideal bir seçim olacaktır kanaatindeyim.

Kitaptan aklıma kazınan ve paylaşmak istediğim birkaç alıntı:

"Çocuğa tanınan en önemli haklardan biri de oyundur."
"Ana-babalarımızdan alacaklı olduğumuz bir gerçek olsa da, geçmiş yeniden yaşanamaz."
"Sevgi, doyurulmamış bir ihtiyaçtan doğmaz."
"Yaşamın anlamı, her insanoğlunun kendine özgü ve biricik bir varlık olmasıdır."