Şimdiki gençler sosyal medyalarından aile ve akrabalarını uzak tutma eğilimindeler. Birçoğu çevrimiçi ortamda oldukları kişi ile evin içindeki kişinin arasındaki farklılıktan dolayı ailesinden tepki almaktan korkuyor. Ayrıca birçoğunun sosyal medya platformlarını flört uygulaması olarak kullanması da bunda etken. Polatlı’da da bunun örneklerini görmek oldukça mümkün. Özellikle lise çağındaki gençler sosyal medya hesaplarında yüzlerinin net görünmediği siyah beyaz profil fotoğrafı kullanmayı tercih ediyorlar. Adeta farklı bir kişiliğe bürünüyorlar. Pek çoğu isimlerini açıkça yazmaktan kaçınıyor. Bunun başlıca sebebi aile ve akrabalar tarafından tanınmamak.

Polatlı’da özellikle instagramda lise itiraf sayfalarını görmüşsünüzdür. ‘Saat 5’te okulun önündeki mavi montlu çocuk bul beni’ ‘Falanca caddeden geçen kızlar kırmızı kazaklı instası ne?’ gibi paylaşımlarla sıkça karşılaşmak mümkün. Fakat son zamanlarda ilgimi çeken başka bir durum da var. Bu çocuklar en fazla 16-18 yaşındalar ve bu mecralarda birbirlerine tehditler savurmaktan çekinmiyorlar. Normalde sokakta yapsa suç denebilecek davranışları ‘gizli’ adı altında buralarda sergilemekten çekinmiyorlar. Tabi bunu instagram hesabını yazarak açık açık yapanlar da var.

Bununla bitse iyi ama dahası var; elektronik sigara satışı ve silah satışı. Silah dediğim ateşli silah değil yanlış anlaşılmasın. Muşta gibi kelebek denilen bıçaklar gibi insan yaralayabilecek silahlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza göre her birey 18 yaşını geçene kadar çocuktur. Evet baktığınız zaman bunların hepsi çocuk fakat sosyal mecrada öyle olmadıklarını kanıtlamak gibi bir çabaları var. Bu mecraları flört uygulaması olarak kullanılması tabi ki anlaşılabilir. Fakat sigara ve silah satışı? Bu şahsen beni dehşete düşürüyor.

Zannediyorum ki birçok öğretmen, idareci bu durumlardan habersiz. Öğrencilerinin sosyal medya platformlarında birbirlerine ne gibi tehditler savurduklarını, nelerin alışverişini yaptıklarını muhtemelen bilmiyorlar. Maalesef günümüzde birçok öğretmen müfredatın gerisinde kalmadığı müddetçe başarılı olduğunu düşünüyor. Öğrencinin ruh halinden, sosyal hayatından, kötü alışkanlıklarının olup olmadığından bir haberler. Tabi burada öğrencilerine adeta bir pusula olan mesleğini sadece kitaptaki konuları bitirmekten ibaret görmeyen öğretmenleri ayrı tutmak isterim. Sadece öğretmenler değil tabi öncelikli sorumluluk ailelerde.

İllaki duymuşsunuzdur; bir çocuk, kendinden hiç beklenmeyen bir şey yapmıştır, bir suç işlemiştir veya bir kötü alışkanlıkla yakalanmıştır. Ailesi hayretler içinde hiç öyle bir çocuk değildi, hiç onlara merakı yoktu, hiç şiddete eğilimi yoktu, diye konuşur. Aslında vardı siz görmediniz, duymadınız. Çünkü görünenin arkasına bakmadınız. Çocuğunuz size nasıl bir profil çizdiyse ona baktınız, onu gördünüz. Sosyal Medyada yaşıtlarını nasıl tehdit ettiğini, ne tür alışverişlerde bulunduğunu görmediniz. Tabi bunları görmek için yapılacak şey çocukların üzerinde baskı kurmak değil. Bir çocuğu korku ile büyütürseniz bu yaptığınız sadece profesyonel bir yalancı yetiştirmekten öteye gitmez. Bir evladın isteği hatasında veya başarılarında ailesinin onun yanında olduğunu bilmek, korkmadan çekinmeden açıkça tüm kaygılarını sorunlarını konuşabilmektir. Bu arada şunu belirtmek isterim; ben bir çocuk psikoloğu, eğitimci, pedagojik eğitim almış veya çocuk sahibi biri değilim. Ben bir gazeteciyim ve bu sebeple iyi bir gözlemci olduğumu söyleyebilirim. Bu yazdıklarımı da tamamen kişisel gözlemlerime dayanarak yazıyorum.

Sosyal medya ortamında tehdit savuranlar olduğu gibi bu tehdidin hedefinde olanlar da var tabi. Falanca okul filanca sınıftaki ismi açıkça yazılarak tehdit edilen öğrenciler de maalesef yok değil. Tabi cinsel söylemler ve küfürlerin de hattı hesabı yok. Açık açık zorbalık yapıldığını gördüğümüz paylaşımlar da mevcut. Peki yetkililer bu durumlardan ne kadar haberdar? Polatlı Kaymakamlığı, Milli Eğitim Müdürlüğü, Emniyet Müdürlüğü? Çocukları bu zorbalıklardan, yasa dışı satışlardan uzak tutmak hem ailelerin hem de yetkililerin görevi... Hatta sosyal sorumluluk çerçevesinde bakıldığında hepimizin görevi… Bunu yapmak için illaki bir ihbar, bir şikayet mi gerekiyor? Bundan emin değilim… O tarafa doğru bakmak yetmiyor, görmek de lazım…