Kuzey komşumuz Rusya, durup dururken, başka bir komşusu olan, Ukrayna’ya saldırdı. Doğrusu, ayının züccaciye dükkanına girmesi gibi, etrafı kırıp geçiriyor, yakıp yıkıyor, evleri, binaları bombalıyor. İnsanlar çaresiz, binlercesi sığınaklarda yaşıyor. Kaçabilenler ülkeden kaçıyor. Savaşın başından itibaren, mevsim soğuk, elektrik, su yok, doğal gaz yok, yiyecek çok sınırlı. Hastaneler yaralı dolu. Her gün, binlerce masum insan ölüyor.

Biz bunları 1956 da Macaristan’da, 1966 da Çekoslovakya’da izlemiştik. Ani bir baskınla, tanklarla ülkenin başkentine girilir. Yönetimdekiler ya toptan yok edilir, ya da hepsine  işten el çektirilir. Devletlerin başına Sovyet yanlısı kukla yöneticiler getirilir. İşler hızlıca tamamlanır. Koskoca devletler, yıllarca uydu haline getirilirler. ‘Alışmış, kudurmuştan beterdir’ derler. Ruslar da alışmışlar. Hani, birilerine saldırmayalı, uzun zaman da olmuştu.

Ancak Ukraynalılar da, öyle kolay yutulacak lokma olmadıklarını tüm dünyaya gösterdiler. Rus ordusu, çok istediği halde bir türlü Kiev’e giremedi. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere, tüm batı dünyası ayakta. Rusya’ya karşı birtakım yaptırımlar, peyderpey uygulamaya koyuluyor. Herkes elindeki kozlarına bakıp onlara güveniyor. Amerika çok uzakta, kendi petrolü de var.  Avrupa ise olayların çok yakınında. Rusya’ya doğalgaz ve petrol yüzünden bağımlı durumda.

‘Delinin biri, bir kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış’ derler. Bu savaşta da aynen böyle oluyor gibi. Petrol fiyatları yükselince, bu işten zararı olan hangi ülkelerdir, kimler daha da zengin oluyor. Bunlar bilinen gerçekler. Rusya ve Ukrayna, dünyanın önde gelen tahıl ambarlarından. Bu sene savaş yüzünden Ukrayna’da tarlalar ekilemiyor. Depolar ne kadar süreyle yeterli olacak? Sonrasında dünyada kıtlık olur mu? Buğday ve tahıl fiyatları nerelere yükselir?

Amerikan Senato ve Temsilciler meclisleri, çok yakında, Ukrayna’ya yapılması öngörülen, kırk milyar dolarlık yardım paketini onaylamış durumda. Silah sanayicileri, çoktan ellerini ovuşturmaya başlamışlardır. Bu para Ukrayna’ya, daha çok silah ve mühimmat olarak verilecek gibi. ABD, zengin devlet, parası da imkanları da oldukça bol. Amerikan devleti silahları, özel sektör üreticilerinden satın alır. Gemilere yükleyip gönderir de, bu iş hangi yollardan olacak, orası pek belli değil.

Ukrayna’nın Karadeniz limanları savaş yüzünden kapanmış durumda.  Geriye Polonya ya da Akdeniz üzerinden göndermek kalıyor. Savaşın komşu ülkelere de  sıçrama riski, her zaman var. Kimse mecbur kalmadıkça, ülkesinde savaş olsun istemez. Bu yüzden, silah ve askeri malzemeleri, farklı limanlardan ve değişik yollardan nakletmek daha mantıklı gibi görülüyor.

Yunanistan’ın Pire, Atina ve Selanik limanlarını Çin ve Ruslara kaptıran Amerikalılar, nispeten daha küçük olan Dedeağaç ve Kavala limanlarının işletmesini üstlendirdiklerinden, sevkiyatın bu yollarla da olabileceği düşünülüyor.

Ayrıca, limanların demiryolu bağlantıları da bulunduğundan, nakliyatın Bulgaristan, Romanya ve Moldova üzerinden tek bir trenle olabileceği oldukça mantıklı.

Savaşların değişmez kuralıdır. Daima, savaşları çıkaran birileri olur. Birileri de, çıkan savaşlardan yararlanıp daha da  zengin olurlar. Bu arada, son savaşın yaşandığı Ukrayna gibi ülkeler, yanmış yıkılmış, binlerce masum insan ölmüş, pek çoğu ailesi malını mülkünü, arabasını, dükkanını terk edip, yurt dışına göç etmiş, kimin umurunda. Savaşların, nüfus planlamasına katkıları da oluyormuş. Bu da olayın artısı mıdır, tartışılır.

Geriye, savaş bittiğinde yanmış yıkılmış olan şehirler, ev okul, hastane, binalar, fabrika, yol, köprü ve alt yapıların, yeniden inşa edilmesi kalıyor.

Kaportacılar hep şöyle dua ederlermiş: ‘Allah kazaları eksik etmesin. Sadece ölüm olmasın, arabaları nasıl olsa biz düzeltiriz’. Bu dünyada herkes, her ulus, her devlet, para, güç ve rantın peşinde. Petrol satan ülkeler, petrolü yüksek fiyattan sattıkları için, savaşlardan memnun olurlar. Silah fabrikaları, bol üretim ve satış yapmaları yüzünden, onlar da çok memnun olmalı.

Tüm dünya, sıcacık evlerinde oturmuş, savaşları, bombalanan binaları, tıpkı filim seyreder gibi seyrediyor. Yanan yandığıyla, ölen öldüğüyle kalıyor. Olan geride kalanlara oluyor. Çocuklar anasız, babasız, öksüz ve yetim, insanlar aç ve işsiz kalıyor. Ardından gelişmiş ülkelere olan göç başlıyor. Ekonomik ve ahlaki çöküntüler vb.  Devletler, yöneticiler, politikacılar, diplomatlar, ekonomistler, doğrusu her zaman olduğu gibi, ‘mış gibi yapıyorlar’.  Bir çözüm arıyor gibi görünseler de, ucu kendilerine dokunmadıkça, parmaklarını bile oynatmıyorlar.

Yıllar önce, ‘Kuveyt’te demokrasi bile yok’ diyerek, Irak lideri Saddam Hüseyin’i kışkırtan, Irak Kuveyt’i işgal edince de, Irak’ta petrol savaşını başlatan ayni aktörler değil miydi.

Doğrusu, komşularıyla iyi geçinemeyen Rusya bu işten oldukça büyük zararla çıkacak gibi. O eski tantanalı Sovyetler ve soğuk savaş dönemleri, çoktan bitmiş durumda. Şimdi, ekonomik savaşlar ön planda. Sadece, petrol, silah ve doğalgazla nereye kadar gidilebilir ki. Rusya’da arazi bol, para, insan ve yetişmiş iş gücü az. Teknolojisi ise, çoktan geri kalmış durumda.             Onlarda olmayan, komşusu Çinlilerde bolca var. Uzun vadeli düşünüldüğünde, Rusya’nın bu gidişle, ekonomik ve teknolojik olarak çok daha güçlü ve dünya ikincisi komşusu Çin’in hegemonyasına gireceğini düşünmeden de edemiyor insan. Savaşı bitirmeyip, habire uzamasını isteyen, politikacılar,  ülkeler ve gruplar, bunları da düşünmeliler.

'