24.8.2022 de yayınlanan yazımda, dilimizle ilgili görüş ve kaygılarımı anlatmaya çalışmıştım. Özetle: yazımın devamında, ‘Dilimize giren yabancı sözcükleri nasıl ayıklayacağız. O da dil bilimcilerin işi olsa gerek. Her yeni terimin Türkçesini bulup üretmek işi onlara düşüyor’ demiştim.

Sonradan bu bölümü tekrar okuduğumda, çok yanıldığımı gözlemledim. Dilimize giren her sözcüğün Türkçe ’sini bulup üretmek sadece dil bilimcilerine mi düşmeli?  Tek kelimeyle, hayır. Her meslek kendi alanındaki yabancı sözcüklerin Türkçelerini bulmakla görevli olmalı. Öyle kolaydı, her sözcüğün Türkçesini üretme görevini dil bilimcilerine yükleyivermek, sonra da sözcüğün dilimize yerleşip yerleşmediğini beklemek. Genel ve edebi terimler tamam da, dilimize dışarıdan giren teknik terimler ne olacak. Dil bilimci bir tıbbi terimi, ya da bir makinaya yeni eklenen bir parçayı ve onun karşılığını. nerden bilecek, ne zaman duyup da Türkçesini bulmaya çalışacak.

Öyle ya da böyle, her gün dilimize özellikle İngilizceden yabancı sözcükler giriyor. Bunların pek çoğu, yenilik ve bilimsel icatlardan türetilen sözcükler! Yeni bulunanların en azından bir kısmı, sözcüklerin baş harflerinden oluşuyor. Örn LASER, (Light amplification by Stimulated Emission of Radiation), LED (Light-emitting diode, Türkçe’si, Işık Yayan Diyot). Bizde de böyle kısaltılmış sözcükler var. Örn: BPH (benign prostat hiperplazisi) gibi.

Biz toplum olarak, en azından bir kısmımız diyelim, üzerimize düşen görevlerin, hatta işlerimizin pek çoğunu, başkalarının yapmasını bekleriz. Aman, kılımızı kıpırdatmayalım, hiçbir iş yapmayalım. Esas olarak, bize düşen görevler dahil her işi başkalarından bekleyelim. ‘Devlet yapsın’, ‘belediye yapsın’, ‘Milli eğitim yapsın’, ‘Orman idaresi yapsın’ ‘muhtarlık ilgilensin’ vb. sıkça duyduklarımız arasındadır. Dil konusunu da, dil bilimcilere yıktık mı, gel keyfim gel. Ancak, yeni sözcükler, yeni terimlerin, yukarıda da yazdığım gibi, çoğunluğu teknik olanlar.

Bu konuda, başta üniversite akademik çalışmaları olmak üzere, her meslekten çalışanımıza görevler düşüyor. Elin yabancısı, yeni bir terimi çıkarıp söylerken, ne düşünmüş, nereden yola çıkmış, nereden ve nasıl o sözcüğü türetmiş.  Öncelikle, mesleğiyle ve konuyla ilgili olanların, detaylı şekilde araştırmaları gerekiyor. Hukukçu, hukuk terimlerini, cerrah, cerrahi terimleri, ilahiyatçı, dini terimleri, ziraatçi, zirai terimleri, teknik alanda çalışanlar makinalar vb. ilgili terimleri bilir.

Bilgisayar, makine, iletişim, tıp, veteriner, ziraat ve diğer teknolojik alanlarda devamlı olarak yeni gelişmeler gelişmeler ve yeni icatlar oluyor. Her yeni buluş sonrasında, pek çok yeni sözcük üretiliyor. Demek ki, her meslekten bilim insanlarımıza kendi konularda çok görevler düşüyor.

Biz toplum olarak, ithalatı ve taklit etmeyi pek severiz. Bu yüzden, sözcükleri orijinalinden direkt olarak alıvermek ve dilimize monte edivermek, daima kolayımıza gidiyor.’ Tıp fakültesinde öğrenciliğimde, patolojiden rahmetli Necati Eranıl hocamız, patoloji derslerinde, ‘böbrek insüfizansı’ diye bir konu anlatırdı. Insüfizans: insufficiency, yani böbrek yetmezliği. Benim canım hocam, şuna doğrudan böbrek yetmezliği deyiverseydin olmaz mıydı. Bir Jinekoloji kongresinde, konuşmacı ikide bir, ‘gen ekspresyonu’ diye bir terim kullanınca, tartışma bölümünde salondan ‘gen ekspresyonu nedir diye sorulunca yanıt veremeyip, soru sorana kızmaya başladı. Neyse ki aramızdan genetikçi bir arkadaş ne olduğunu açıkladı ve tartışma tatlıya bağlanmış oldu.

‘Dil , bir ulusun aynasıdır. Bu aynaya baktığımız zaman, orada kendimizin gerçek yankısını görürüz.’ demiştir Schiller. Bu konuda, yıllarca Amerika’da üniversitelerde çalışmış olmasına rağmen, ülkemizdeki konuşmalarında, daima güzel Türkçe’mizi tercih eden, Prof. Oktay Sinanoğlu hocamızın konuyla ilgili kitapları ve söyledikleri vardır. (ilk yazıma yorumda bulunarak, hocamızı tekrar hatırlatan arkadaşımıza ayrıca teşekkürler.)

Şirketlerine yabancı adlar koyanlar, işyerlerine, apartmanlarına, yabancı dilden tabela asanlar, çocuklarına özenti olarak yabancı adlar koyanlar, artık ben size ne diyeyim. Siz hiç, Çin’i, Japonya’yı filmlerde de olsa izlemediniz mi? Dil konusunda bu ülkenin vatandaşları olarak, hepimize düşen görevler olduğunu, yeniden hatırlatayım dedim. Gerisi toplum olarak hepimize kalıyor.