Daha önceki yazımda Polatlı’daki Alagöz Batı Cephesi Karargâhının 18 Kasım 1921’de Konya-Akşehir'deki Belediye binasına taşındığını söylemiştim.  

28 Temmuz da Akşehir’de, sırf yapılan taarruz hazırlıklarını düşmandan gizlemek amacıyla bir futbol maçı düzenlenmişti. İşte o sıralarda, hazırlıkları bitiş aşamasına gelen Büyük Taarruz’un tarihi 26 Ağustos 1922 olarak kararlaştırılır.

Bu ölüm kalım savaşını yönetecek olan Türk Komutanlarının lideri Başkomutan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) idi. O birçok savaşa katılmış ve engin savaş deneyimi kazanmış bir komutan olmanın yanında; aynı zamanda büyük bir devlet adamıydı da. Paşa, süratli ve İsabetli kararlar vermekte, zamanı ve yeri seçmekte ve her fırsattan istifade etmekte de usta idi. Hazırlıksız ve yarım tedbirlerle asla işe başlamaz, uygun zamanı beklemekle büyük sabır, tahammül ve sükûnet gösterirdi.

Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Mareşal Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (Orgeneral İnönü), Birinci Ordu Komutanı Nurettin Paşa, İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa (Orgeneral Subaşı), Kolordu ve Tümen komutanlarının çoğu genç yaşta Çanakkale, İnönü ve Sakarya savaşlarına katılıp, savaş deneyimi kazanmışlardı.

Yunan kaynaklarına göre de; Türk subayları, zafere inanmış, genç, çalışkan, tehlikeden yılmaz ve harp sanatına vakıftılar. Son ana kadar direnen Türk subayları ve erleri dünyanın modern ordularına meydan okumuş insanlardı.

"Küçük Asya Mağlubiyeti" adındaki Yunan eserinde Türk ordusu hakkında verilen hüküm şöyledir:

"Bilgili, kahraman, açlığa ve susuzluğa dayanan bir düşman; inatçı ve cesur bir düşman, ustaca ve cesaretle savunan bir rakip; sonuç olarak Yunan ordusuna maddî bakımdan üstün olmamakla beraber başkomutanından en son erine kadar değer ifade eden bir ordunun zafere ulaşması kaçınılmazdır." 

 26 Ağustos gecesi Afyon’da başlayan Büyük Taarruz’u Mustafa Kemal bizzat kendisi yönetti.

Ünlü şair Nazım Hikmet, Büyük Taarruz Zaferi’ni anlattığı şiirinde, muharebenin başlangıç anlarını şu sözlerle kelimelerine döker:

“Dağlarda tek, tek ateşler yanıyordu ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu. Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. 

Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, günlerdir 

Gözüne uyku girmedi. Kocatepe’de o kadar uykusuz ki… 

 Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar: “üç” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak, karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.” 

                                                           *** 

Sis nedeniyle bir saat geciken topçu ateşi, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başladı. Yaklaşık yarım saat süren yoğun bombardımanla Yunan mevzileri büyük yıkıma uğradı. Piyade birliklerinin taarruzu sayesinde kısa sürede Tınaztepe, Belentepe ve Kalecik bölgeleri geri alındı. Bu sırada cephe gerisine sızan süvari birlikleri de, Yunan ordusunun İzmir-Afyon iletişim bağlantısını kesmeyi başardılar.

Geri çekilmeye başlayan Yunan ordusu ile Türk askerleri arasında şiddetli çarpışmalar yaşandı. Türk ordusu, Yunan askerleri takibini sürdürdü. Yunan askerlerinin Afyon’u terk etmesinin ardından 27 Ağustosta kente girdi. Cepheye her türlü desteği veren halk, askeri coşkuyla karşıladı. Afyon’un kurtuluşu, düşman kuvvetlerinin sıkışmasına yol açmıştı. Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlık Karargâhı hemen Afyonkarahisar’a taşındı.

Yunan ordusu demiryolu kontrolünü de yitirince Türk askerleri de 30 Ağustos günü Kütahya’ya ulaştı ve böylece Kütahya da özgürlüğüne kavuşmuş oldu.

Dört gün süren Büyük Taarruz, 30 Ağustos Dumlupınar Meydan Muharebesi, 

diğer adıyla Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferiyle taçlandırılmış oldu. Bu savaşta Türk ordusu yaklaşık 2.500 kayıp verirken, Yunan ordusundaki ölü sayısı ise 8.000 i aşmıştı.

Savaş havada da sürdü. 26 Ağustos günü, hava bulutlu olmasına rağmen, Türk uçakları keşif, bombalama ve kara birliklerini korumak için havalandı. Av uçakları gün boyunca sürdürdükleri devriye uçuşları sırasında, dört defa düşman uçakları ile karşı karşıya geldiler. Girişilen hava çarpışmalarında üç Yunan uçağı kendi hava hatlarının gerisine indirildi ve bir Yunan uçağı da Bölük komutanı Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyonkarahisar'ın Hasanbeli kasabası civarında düşürüldü. İleriki günlerde de keşif ve bombalama uçuşları gerçekleştirilecekti.

'