Bağdat'ta cimri bir adam yaşardı. Cimriye, rüyasında, bütün malının, insanlara yemek ikram eden, cömertliğiyle meşhur Ahmed-i Haddâd'ın olacağı gösterilir.





Cimri kalkar : "Bir hile ile malımı ona vermemem lazımdır" der. İçi oyuk büyük bir baston yaptırır. Altınlarının yarısını bastonun içine koyar. İki ucunu kapatıp, bastonu Dicle Nehri'ne atar.





Ahmed-i Haddâd, sandala binip karşıya geçerken bastonu Dicle Nehri'ne düşer. Kayıkçıya bir dirhem gümüş para verip bastonunu çıkarmasını söyler.





Kayıkçı, suya dalar ve bastonu bulur. Mesleği demircilik olan Ahmed-i Haddâd, bastonun daha ağır olduğunu fark eder. Dükkanda ucunu açar ve altınları çıkarır.





Cimri durumu görünce: "Paraların yarısını kaptırmayacağım" diyen cimri, un alır, ekmek pişirir ve bunları fakirlere dağıtır. Yiyenlerin hepsinin dişleri ağrımaya başlar.





Fakirler ekmek paralarını Ahmed-i Haddâd'a verip, karşılığında dişlerini tedavi ettirirler.





Cimrinin bütün parası Ahmed-i Haddâd'a geçer. Bunu duyan cimri, hastalanıp ölür.