Karargâh treni Ankara’dan sessizce hareket etti. Malıköy’de durdu. İki otomobil istasyonda bekliyordu. Başkomutanlık, Genelkurmay ve Cephe Komutanlığı karargâhları Malıköy yakınındaki Alagöz’e alınmıştı. Yeni karargâha hareket ettiler.



Küçük Alagöz çiftliği büyük bir karargâh olmuştu. Her yanı subaylar, askerler, çeşit çeşit çadırlar, arabalar, atlar, telsiz antenleri, telefon ve telgraf direkleri kaplamıştı. Büyük savaştan kalma birkaç da demir tekerlekli kamyon vardı. Türk ordusunun çok uzun yıllardır bu kadar canlı bir başkomutanlık karargâhı olmamıştı.



Otomobiller Türkoğlu Ali Ağa’nın iki katlı, büyükçe evinin önünde durdular. Ev Başkomutan için hazırlanmış, telefon ve telgraf bağlanmıştı. Orduda bulunan tek asetilen (karpit) lambası da, çok ışık verdiği için Başkomutan’a ayrılmıştı.



Fevzi ve İsmet Paşalar ile Başkomutanlık Sekreterliği görevlileri evin önünde bekliyorlardı. Paşalar kucaklaştılar. Üst kata çıkıldı. Bu katta Başkomutan’ın çalışma ve yatak odası ile yemek ve yaverlik odası bulunuyordu. Demiryolu ambarında bulunan arkalığı hareketli koltuğu birlikte getirmişlerdi. Muzaffer Kılıç Ali ile Ali Metin Çavuş koltuğu çalışma odasındaki küçük masanın yanına yerleştirdiler.



Odada birkaç iskemle, yerde küçük bir halı vardı. Neşeyle kahve içtiler. M. Kemal Paşa iyi görünmeye çalışıyordu ama kımıldadıkça acıdan yüzü terlemekteydi. Paşaları neşelendiren bir haber verdi:


“Halide Edip Hanım cephede bir görev istiyor.”



İsmet Paşa Halide Hanım’ı sayardı, bu isteğinden dolayı daha da saygı duydu. Türkiye bir savaş kahramanından daha cesur bu öncü kadınlar sayesinde, ilkel toplum olmaktan kurtulacaktı…


“Kaydını gönüllü er olarak yaparım. Karargâhta çalışır.”


Kazım Paşa İsmet Paşa’nın omzuna dokundu:


“Dünyada, ünlü bir kadın yazarın er olarak görev aldığı ilk ordu karargâhı seninki olacak.”


Paşa gururla baktı:


“Evet.”



Sohbet iyiydi ama iş yoğundu. İsmet Paşa Albay Asım Gündüz’le birlikte karargâhına döndü. Yeni Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz saygıyla karşılandı.



Bugün karargâhta yüzler gülüyordu. Başkomutan dönmüş, yeni asker katılımı sürmüş, onarımdan gelenlerle birlikte top sayısı 166’ya çıkmış, yeteri kadar 75mm.lik mermi gelmişti. Mürettep (karma) Kolordu sağ kanada yerleşmiş sağ kanada yetişmiş, 2nci Grup sol kanada yaklaşmıştı. Halkın verdiği 2.000 den fazla kılıç, pala ve yatağan bıçak, ayrıca Ankara tamirhanesinde yapılmış mızraklar süvarilere dağıtılmak üzere Cephe Karargâhına teslim edilmişti. Binbaşı Kemal Bey bile iyimserdi bugün. İsmet Paşa memnun gülümsedi:


“Ama biz askerliğin altın kuranla uyup en kötü, en uzak olasılığa da hazırlıklı olmalıyız.”



İstihkâm Albayı Ahmet Şükrü Beye baktı:


“…Gerektiğinde Polatlı’dan Ankara’ya kadar demiryolu makaslarını, su pompalarını, istasyonları ve telgraf hatlarını tahrip edebilmek için şimdiden önlemini al.”


“Emredersiniz.”



Ankara’da Milli Savunma Bakanlığı, bir yenilgi halinde Ankara’yı Yunanlılara yıkıntı olarak teslim etmek amacıyla bütün tesis ve işe yarar binaların tahribi için sessizce hazırlık yapıyordu.



Yatak odasına portatif bir asker yatağı konmuştu. Ama M. Kemal Paşa geceyi çalışma odasındaki arkalığı yatırılan koltukta geçirdi. Zaten az uyurdu. Burada daha da az uyur olmuştu. Herkes yatmaya gidince ya düşünüyor, ya da kitap okuyordu. Gelirken İslam tarihiyle ilgili birkaç önemli kitap almıştı yanına.



Uyanır uyanmaz Ali Çavuş kahvesini verdi Karargâh berberi bekliyordu. Tıraş oldu. Gecelik entarisini çıkarıp giyindi. Arkalığı yatıkça koltuğa yarı uzanmış durumda oturdu, böylece doktorların tavsiyesine az da olsa uymuş oldu.



Albay Asım Bey telefon etti, Merkez Ordusu’nun yolladığı 16. Tümenin iki alayı yola çıkmıştı: 2.250 subay ve er.



Alaylar savaşa yetişebilirse savaşçı sayısı 58.750 olacak, altmış bine yaklaşacaktı.



Doktor sigara içmesini yasak etmişti ama dayanamadı, bir sigara yaktı.



Kaynak: Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler.



Sakarya, daha doğrusu İstiklal Savaşımızın tartışmasız iki önderi… Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa. Aylar, yıllar süren, neredeyse tamamına yakını “uykusuz” geçen gecelerin azimli, bilge komutanları.



Unutmayın… Bu kadir bilir, cefakâr Türk Milleti sizleri, bir daha silinmemek üzere yüreğine kazımıştır.