Prof. Doğan Kuban Hoca, “İslam Dünyasının Çağdaşlaşması” konusunda diyor ki:

Toplum; orman gibi büyümez, etkinlikleriyle gelişir. Çağdaşlaşma bir yaşamsal zorunluluk, uygarlaşma yaşamın, uzun yüzyıllarda biriktirdiği davranış biçimleridir.”

*

Yorum: Yani “toplum orman gibi büyümez” demekle toplumun sahiplenilmesi, ona gerekli eğitimin verilmesi ve devamlı olarak ilgilenilmesi gereklidir, deniyor.

Yaklaşık 1000 yılı bulan Anadolu’da yerleşik Selçuklu ve onun uzantısı olan Osmanlı toplumu bilimsel eğitimden uzak bırakıldığı için “Yaşamsal” bir sorumluluk olan “Uygarlaşma” olgusundan oldukça uzak kaldığından yaşadığı çağı bir türlü yakalama şansını elde edememiştir.

Uygarlaşma ise hemen elde edilemeyen, yüzyıllarca artı değerleri üst üste koyarak nesilden nesile aktarma gerektiren uzun soluklu bir yolculuktur. İ.K.

*

Kuban Hoca söyleşisine şöyle devam ediyor:

'

“İnsan sorgulayan, mantık, gözlem ve araştırma ile yanıtlayan bir akılla donatılmıştır.

 

Bu Müslümanlarda da vardı. İslam yol gösteren uygarlık olarak 12. Yüzyılda antik bilgeliği yorumlarıyla zenginleştirerek Avrupa’ya aktarmıştı.

 

Fakat yanlış tercihler ve öğretiler sonucunda aradan 800 yıl geçtikten sonra ne yazık ki İslam Dünyası bugünkü geri kalmışlık düzeyinde çöküp kalmıştır.

'

Bütün tarihi boyunca medrese eğitimi içine hapsolup kalmış Türk toplumu, şimdilerde alışveriş merkezi açar gibi üniversite açıyor. Bunların bir bölümü hiçbir uluslararası standartta yüksek eğitim ölçütleri içinde değerlendirilebilecek kurumlar değil.

Ne var ki toplumun büyük bölümü için bunlar bizim dünyaya katılma göstergelerimizdir. ‘Dünya etkinliklerinde biz de varız’ diyoruz. Bu ise kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildir.

Cumhuriyet Devrimi, Osmanlı deneyimlerini de değerlendirerek bu boşlukları doldurmaya başladı. Çağdaşlaşmayı eğitimde temellendirdik. Yirmi yılda devrimci atılımlarla Türkiye’yi bugün de İslam dünyasının en önünde olan bir ülke yaptık.

Fakat İkinci Dünya Savaşı ve yüzlerce yıllık bir cehalet birikimi, sonu gelmeyen emperyalist planları aşmamıza yetmedi.

Dünya 1950’den bu yana kabuk değiştiriyor. Hiçbir ülke dengede değil. Dünyada ise dengesini bulabilen çok az İslam ülkesi vardır ama onlar da oldukça fakirdir”.



Yorum: Öncelikle değerli Kuban Hocamın yukarıda belirttiği görüşlerine içtenlikle katıldığımı söylemek isterim. Son yıllarda ardı ardına uluslararası standartların çok uzağında kalan Üniversitelerin açılmasını doğru bulmuyorum.

Halbuki bizim de dünya çapında eğitim kalitesine sahip, Boğaziçi, İstanbul, İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Koç, Sabancı, Atılım, Ortadoğu, Bilkent, Ankara, Hacettepe, Ege, 9 Eylül, Uludağ, Eskişehir Anadolu, Erzurum Atatürk vs. gibi daha adını sayabileceğim nice değerli Üniversitelerimiz var.

Öncelikle bu ve benzeri Üniversitelerimizi dünya standartlarına kavuşturmanın çabası içinde olmalı, Uluslararası sıralamada en azından ilk 500 üniversite içinde yer almalarını sağlamalıyız.

Cumhuriyet Devrimi, geçmişten gelen Osmanlı deneyimlerini de değerlendirerek, topluma kazandırılmaya çalışılan çağdaş ve bilimsel eğitimdeki eksiklikleri ve belirgin boşlukları doldurmaya başladı. Çağdaşlaşmayı eğitimde temellendirdik. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrasındaki yirmi yılda devrimci atılımlarla Türkiye’yi bugün de İslam dünyasının en önünde yer alan bir ülke yaptık.

Güzel ülkemizin, İslam Dünyasının en önünde yer alan bir ülke yaptık cümlesi, her türlü olumsuzluklara karşın, haklı olarak gururlanmamızı sağlıyor. İ. K.

*

Önümüzdeki bir iki gün içinde yayınlanacak olan bundan sonraki köşe

yazımda 2021 yılında vefat ederek aramızdan ayrılan, yeri zor doldurulur Bilim İnsanımız Prof. Doğan Kuban’ın “Akdeniz’in Stratejik Önemi Bitiyor” başlıklı konu iile ilgili çok ilginç ve hayret verici tespitlerine yer verecek ve kişisel görüşümle yorumlayacağım. İ. K.