Değerli okurlar, bu başlığı neden attığımı sizlere anlatayım. Öncelikle ilginç bir tesadüfe dikkatinizi çekmek isterim. Her iki liderin, ülkelerinin içinde bulundukları “işgal” ortamı itibariyle benzerlikler bulunduğu ve aralarında tam olarak 100 yıl fark olduğu dikkatimi çekti. Şimdi konuya biraz açıklık getirip, daha anlaşılır kılmak istiyorum.

Çanakkale savaşlarında kahramanca savaşan ve düşmanlarına geçit vermeyen Osmanlı Türk Ordusu, savaşın galibi olmasına rağmen; safında yer aldığı Almanya ve İtalya 1. Dünya Savaşından yenik ayrıldıkları için, ne yazık ki bizler de kaybedenler safına itildik. Ardından yapılan Sevr Antlaşmasıyla ülkemizin küçük bir bölümü hariç, tamamı aşağıdaki haritada görüleceği gibi düşmanları tarafından işgal edildi.

Çanakkale savaşına 1915 yılında damgasını vuran komutan Yb. Mustafa Kemal, bu sefer 1919 yılında Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya geçmiş ve örgütlenerek, başta Yunanlılar olmak üzere tüm istilacı güçlere karşı mücadeleye başlamıştı. Tarih 1922yi gösterdiğinde Türk Ordusunun başında İnönü ve Sakarya Savaşlarında istilacı Yunan Ordusu karşısında zaferler elde eden Gazi Mustafa Kemal Paşa bulunuyordu.

Bundan tam 100 yıl sonra, yani 2022 yılına gelindiğinde (tarih ilginç bir tesadüf eseri tekrar ediyor) Başkan Putin’in emriyle, ülkesi Ukrayna’ya karşı savaşan ve aşağıdaki haritada görüldüğü gibi, bazı bölgeleri işgal eden güçlü Rus Ordusuna karşı direnen Ukrayna Ordusunun başında ise Başkan Zelensky bulunuyordu.

Savaşın gidişatı konusunda, bundan önce yazdığım 4-5 adet yazı ile değerli okurlarımı bilgilendirmiştim. Gelinen son durumu anlatmaya gerçekten yürek dayanmıyor. Ukrayna bu günlerde tam anlamıyla bir savaş felaketini yaşıyor.

Kendisinden kat be kat güçlü Rus Ordu güçlerinin başkent Kiev (şimdilik) hariç neredeyse bombalamadığı, yakıp yıkmadığı şehir kalmadı gibi. Ukrayna vatandaşı 18 ila 60 yaş arasında bulunan tüm erkeklerin ülkeyi terk etmeleri günler öncesinden yasaklanmıştı. Ukrayna ordusu, % 85i erkek ve % 15i de kadın askerlerden oluşmuş durumdadır. Bunlara milis gücü olarak ülkenin diğer erkekleri katılmış top yekün Ruslara karşı savaşıyorlar. Evet, şartlar çok ağır bu savaşçılar için, sonunda vatanları uğruna kahramanca savaşarak canlarını feda ediyorlar.

Ülkenin kadınları, çocukları ve çok yaşlı erkekleri ise Rusların açtığı “insani koridordan” Ukrayna’yı günlerdir açlık, susuzluk ve soğukla mücadele ederek terk edip, batı sınırında bulunan Polonya, Slovakya, Moldova ve Romanya’ya sığınıyorlar. Bugüne kadar yaklaşık 2,5 milyon Ukrayna vatandaşı ve bunların yanında 100- 150 bin kadar Ukrayna’da bulunan yabancı ülke vatandaşları, sınırı geçip ülkeyi terk ettiler.

Şimdi sıra galiba Kiev’e geldi. Gördüğüm kadarıyla Başkan Putin Ukrayna’yı karşısında diz çöktürmeye kararlı. Ama bu savaşta Rusların; özgür bir ülke olan ve aynı zamanda Rusların ırkdaşı bulunan Ukrayna’yı tek taraflı, acımasızca istila etmesini kesinlikle haklı çıkarmıyor. Bu istila hareketine karşı, bugüne kadar dünya üzerinde görülmemiş bir dayanışma örneği gördüm. Kuzey Kore, Suriye gibi birkaç küçük ülke hariç, neredeyse tüm dünya ülkeleri Ruslara karşı küçüklü, büyüklü yaptırımlar uyguluyorlar. Ülkemiz ise bu konuda “çekimser” pozisyonda yerini aldı. Bu ekonomik ve siyasi yaptırımların Rusya’yı gittikçe zora sokacağı uzmanlarca belirtiliyor. Ayrıca Rus halkının bir bölümü de “savaş karşıtı” sloganlarıyla meydanlara çıktı ama sert Rus polisi tarafından çoğu tutuklandı.

Sonuç olarak bu savaşın galibi; kaybetseler bile, kanımca Başkan Zelensky’nin canı pahasına başlarından ayrılmadığı, kahraman Ukrayna’lılar olacaktır. Ruslara daha doğrusu Başkan Putin ve ekibine gelince; düşüncem şöyle şekillenmektedir. Savaş sona erdikten sonra, aradan 100 yıl geçse bile, belki 3-4 nesil Ukraynalı bu zalim savaşı asla unutmayacaktır. Yani kazansalar bile kaybeden galiba Ruslar olacaktır diye düşünüyorum.

Biz Türkler bu savaşta, Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutarlı “denge” politikasıyla hem Ukrayna’ya, hem de Rusya’ya eşit mesafede bulunarak akıllıca bir politika izlemiş olacağız. Bu barışçıl politika ekseninde, Dış İşleri Bakanı Sn. Çavuşoğlu’nun gayretleriyle, savaşan her iki ülkenin Dış İşleri Bakanları Sn. Lavrov ve Sn. Kuleba 10 Mart 2022 Perşembe günü barış görüşmeleri için Antalya’da masaya oturmaya karar vermişlerdir. Bu üçlü zirveden ilk etapta barışa dair olumlu bir sonuç çıkmasını beklemesem de, anılan toplantının, ülkemize dünyadan pozitif bir yansıması olacağı doğaldır. Umarım görüşmelerin devamı gelir.