Geçtiğimiz hafta sonu akraba vefatı ve cenazesi dolayısıyla doğunun Erzincan ili Çayırlı kazası Balıklı köyündeydim. İki yüz haneli yazın yeşillik içinde, kışın hane sayısı yüz, iki camisi bir ilköğretim okulu, sağlık ocağı, köy konağı ve kütüphanesi bulunan köyümüz. Köy denince tarla, bağ bahçe, hepsini kapsayan tarım arazileri ve bunun yanında hayvancılık akla gelmektedir. Büyük arazileri olmayan en büyüğü 200 dönüm olan, parça parça tarlaların olduğu buğday, arpa, pancar, fasulye, yonca ürünlerinin yetiştirildiği köyümüz Balıklı.Köyümüz1950 yılına kadar Pülk adını taşımaktaydı. İçinde akan cayın, su toplama kanallarının ve balıkların bolluğu neticesiyle idarecilerin, köy ahalisinin de oluru ile Balıklı adını almıştır. Balıklı köyü Ankara ya 865 kilometre uzaklıkta gitmesek de, kalmasak da doğduğumuz yıllar sonrada olsa değişik vesilelerle gördüğümüz şirin köyümüz. Oraya attığımız adımda toprağın çektiği, 1925 yıllarında Trabzon un Ataköy ilçesi eski adı Pacan yeni adı Maraş olan beldeden lakabı Zazoğulları olan dedelerimizin gelip. Yerleştiği köyümüz. İnsanın kökenini bilmesi derinlemesine kadar inmesi bilip tanıması onu gelecek kuşaklara aktarması her bakımdan önemlidir. Ama maalesef bunu yapabilmiş değiliz. Ben kökenin 24 oğuz boyundan Çepni ye dayandığını ancak araştırıp 20 yıl önce tarihçi bir büyüğünden öğrendim. Soykök ağacının temelini hepimiz bilmeli ve yaşatmalıyız. Elbette hepimiz kardeş birlik içinde mukminleriz. Geçmişini bilmek, üretmek geleceğe umutla bakmak hepimiz için yaşam gayesidir. Biraz da gördüğüm adetlerden birkaç kelime yazayım. Cenazeniz mi var komşular kendi aralarında hemen organize olup tüm gerekli olan malzeme olsun, yemek olsun paylaşım yaparak cenaze evini koordine ediyorlar. Gelen gidenin ikramlarını ayarlıyorlar. Uzaktasın yakından gelenlerin konaklamaları için evlerinin kapılarını onlara açıyorlar. Aynı şekilde herhangi bir düğün olduğunda düğün sahipleri tarafından köy konağında yemekler veriliyor. Anadolu insanı kendini gösteriyor. İlgi, samimi ve doğal davranışlar kalıcı anılacak ve özlem duyulacak manzaralar doğuruyor. Doğduğum anca cenazeler vesilesi ile gidebildiğim gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür. Biraz özele giren yazım oldu affola. Polatlı’mızda da iştigal ettiğim eğitim hizmeti ve işim dolayısıyla ziyaret ettiğim yaklaşık 90 pare köylerde elbet bizim köyümüz. Ahmet Kutsi Tecer in O köy bizim köyümüz şiirindeki dörtlüklerle bitiriyoruz;
*Orda bir köy var uzakta . O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesekte tozmasakta.O köy bizim köyümüzdür.
*Orda bir ev var uzakta .O.ev bizim.evimizdir.
Yatmasakta kalmasakta. O.ev bizim.evimizdir.
*Orda bir ses var uzakta. O ses bizim sesimizdir.
Duymasakta ,tınmasakta. O ses bizim.sesimizdir.
*Orda bir dağ var uzakta . O dağ bizim.dağımızdir.
İnmesekte çıkmasakta O dağ bizim dağımızdır.
*Orda bir yol var uzakta. O yol bizim yolumuzdur
Dönmesekte varmasakta .O yol bizim yolumuzdur..
Evet fani dünyadan ahirete göç etmiş büyüklerimizi, küçüklerimizi rahmetle anıyoruz. Köyüne, iline, ülkesine üreterek havasına, suyuna, taşuna, toprağına "Bir başkadır benim memleketim" diyenlere hepimize selam ve dua ile.