Dünyada en meşhur, en bilinen işkence yöntemlerden birinin adıdır “Çin işkencesi!” Öyle farklı ve sistematik işkence yöntemleri var ki tarihe bu yönleri ile geçmiş durumdalar. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu maharetlerini sürdürüyorlar. Artık globalleşen dünyada bir ülkeye ve o ülkenin halkına körü körüne düşmanlık etmek, kin beslemek söz konusu değil. Toptancı bir mantıkla herkesi aynı kefeye koyamayız ama o ülke yönetiminin uyguladığı politikalara razı olan ve en ufak bir tepkiyi bırakın eleştiri dahi getirmeyenleri de eleştirmek normal olsa gerek. Çin’in uyguladığı asimilasyon ve işkencelerden tam manası ile haberdar olamıyoruz. Hali hazırda dünyada en kalabalık nüfusa sahip olan Çin kapalı bir toplum yapısına sahip olduğu için sadece Çin Yönetiminin uygun gördüğü bilgiler. Gasp ettiği Doğu Türkistan’ı kendi iç meselesi gibi gösterme çabası, uyguladığı insanlık dışı politikaları kılıfına uydurma gayreti hiçbir şeyi maruz gösteremez. Zulüm nerede olursa olsun, kimden gelirse gelsin ve kime uygulanırsa uygulansın tasvip edilemez. Mazlumun ırkı, dini, mezhebimeşrebi ve siyasi düşüncesi bu tarz olaylara yaklaşım açısından etken olamaz. En acınası durumlardan biri de geçtiğimiz günlerde ABD’de Çin’i kınayan bir tasarının kabul edilmesinin ardından alkışlanmasıdır. Dünyanın dört bir yanında terör estiren, akıttıkları kan ve gözyaşı ile malül Amerikalılardan medet umulması . Doğu Türkistan’ın bizden kilometrelerce uzakta olması fiili yardımlara engel teşkil edebilir. Elle tutulur, gözle görülür bir şeyler de yapılamıyor olabilir. Ama hiçbir şey mazlumun yanında yer almaya, bu zulmü kınamaya mani değildir. Zulmün hesabını soramıyorsak da en azından sessiz kalmayarak bu zulmü yapanlara ve destekleyenlere karşı sesimizi yükseltebiliriz. Bir başka husus da demokrasi, özgürlük ve insan hakları söz konusu olunca mangalda kül bırakmayanların utanç verici sessizliğidir. Bırakın yukarıda saydığımız insanlarla ilgili hususları,iklim değişikliği, küresel ısınma vs. ile birlikte kutuplarda fok ve kutup ayılarının neslinin tehlikede olduğu söylemlerini dillerinden düşürmeyenlerin Çin’in uyguladığı sistematik işkenceye söyleyecek en ufak söz bulamamaları da kahreden bir başka husus. Güney Amerika gibi yerlerde emperyalizmin uygulamalarına seslerini yükselten solcuların Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin maruz kaldıkları işkence ve asimilasyonlara gözlerini yummaları, kulaklarını tıkamalarını anlamak mümkün değil. Yıllardır hiçbir şey yapamamanın verdiği çaresizlikle protesto eylemlerine katılıyor ve farkındalık oluşturabilmek amacıyla bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Fakat bunlar mahcubiyetimizi, çaresizliğimizi ve vebalimizi tam manasıyla silmez. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, kim uygularsa uygulasın, kime uygulanırsa uygulansın zulme hep birlikte karşı durmak boynumuzun borcu. Zulme karşı olmak insan olmanın bir gereğidir. Ayrıca üzerimizde oynanan algı oyunlarına karşı dikkatli olmanın gerekliliğini bir kez daha hatırlatmak isterim.