Düşünün bir kere; ömrünüzün neredeyse tamamına yakınını yani 30-40 yılınızı ailenizin rızkı, çoluk, çocuğunuzun nafakası ve geleceği için, dolayısıyla yaşadığınız bu topluma, bu topraklara yararlı olmak için çalışarak geçirmişsiniz.

Sonunda hak ettiğiniz “emekliliğe” kavuşuyor ve burnunuzda buram, buram tüten, çok sevdiğiniz torunlarınızı yanınıza oturtup sevip, okşama mutluluğuna erişiyorsunuz.

Maddi durumunuz, emekli maaşınız eh işte! Akmasa da kokmasa da idare edip gidiyordunuz. Ama son yıllarda elinize geçen emeklilik aylığı günden güne alım gücünü kaybediyor. Daha önce alışveriş için gittiğiniz süpermarketi terk edip, semt pazarının yolunu tutuyorsunuz. Zaman geliyor bu pazarda fileniz bile dolmuyor.

Bir yıl sonra elinize geçen emekli maaşınız, yaşanan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle adeta pula dönüşüyor. Elinize geçen 7,500.-tl veya bilemedin 9.500.- tl. ile ne yapacağınızı, bu parayla ihtiyaçlarınızın ne kadarını karşılayabileceğinizi düşününce akıl sağlığınızı yitiriyor, bir parkın bankına oturup, büzülüyor kara, kara düşünüyorsunuz.

Bakın yoksullukla mücadele eden emekliler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı, o da ek iş yapmayan emekliye verilecek 5 bin liralık "ikramiye" için ne düşünüyor ve nasıl bir tepki veriyor;

Yetmiş üç yaşındaki bir emekli, kendisi ile röportaj yapan gazeteciye;

"İki tane yetime bakıyorum. Ek işte çalışıyorum mecburum. 6 bin lira kira veriyorum, 9 bin lira aylık alıyorum. Onun için çalışıyorum. Bir gün pişirip iki gün yiyoruz. Bir çorbayı iki gün yiyoruz. Ölsek kurtulsak bundan iyi..." diye cevap veriyor.

Bu emekli vatandaşımız Ek işte çalıştığı için ne yazık ki bu ikramiyeden yararlanamayacak.

Şimdi artık sözün bittiği yerdeyiz…         İlhan Küçükbiçmen

Not: Dijital ortamda kitap okuyanlar için, ilgi çekeceğini umduğum hikaye kitabım, “ESİR”i öneririm. www.halkkutuphanesi.com dan kolayca “ÜCRETSİZ” indirilebilir.