Saldırının yüksek komutası, bir gün önce rahatsızlandığını söyleyip görevinden alınan İngiliz Amirali Garden’in yerine, De Robeck’e verilmişti.

İngiliz ve Fransız savaş gemileri, daha önce hazırlanan plana göre, 18 Mart 1915 sabahı, Anadolu ve Rumeli kıyılarında bulunan topçu tabyalarını, uzun menzilli toplarıyla dövmeye başladılar.

Türk bataryaları da aralıksız olarak gemilere top mermileri ile karşılık veriyordu. Kaptan köprüsünden isabet alan İngiliz Inflexible Zırhlısı’nda yangın çıktı, geriye dönmeye başladı.

Fransız Bouvet de vuruldu ve onda da yangın başladı. Fransız Suffren gemisi ise, ağır hasar alıp, daha savaşın başında saf dışı ediliyordu. Fransız gemilerinin yıprandığını gören Amiral De Rocbeck, gemilere “geri dön” emri verdi ama dönüş de o kadar da kolay değildi. Dönüş manevrası yaparken Bouvet bir mayına çarpıyor ve bir kısım mürettebatıyla birlikte, Boğaz’ın sularına gömülüyor, Fransız Gaulois Zırhlısı da ağır top mermileriyle yaralanıp su almaya başlıyor ve başka bir geminin yardımıyla savaş alanını terk ediyordu.

Öğleden sonra ise, İngiliz Irrezistable Zırhlısı, bir torpile çarparak yan yatmaya başlıyor, su aldığı için hareket edemiyor, İngiliz Ocean Zırhlısı imdadına koşuyor, o da bir mayına çarpıyor ve mürettebat terk ettirilerek gemiler Çanakkale Savaşı’nın son kurbanları oluyorlardı.

Bu arada birçok Türk topçu tabyası da düşman gemileri tarafından susturulmuştu. Sonunda muhteşem armada, umulmadık şekilde yenilerek, utanç içinde Çanakkale Boğazı’nı terk ederek geri çekildi.

Bir gün süren bu savaşta sevindirici olan ise, her iki tarafın kayıplarının ellişer personelin altında olmasıydı. Osmanlı Türk ve onlara destek veren Alman askerleri, bu zaferle büyük moral depolamışlar, Çanakkale Boğazı’nın geçilmesinin kolay olmadığını, tüm dünyaya ispatlamışlardı.

O akşam zafer haberi, İstanbul ve diğer Osmanlı şehirlerine süratle bildirildi. Her yer Türk bayraklarıyla donatılıp, şenlikler yapıldı.

Bu savaşın, kıyı topçularının dışında asıl gizli kahramanı ise Yüzbaşı Hakkı komutasındaki “Nusret” mayın gemisi ve onun mürettebatıydı. Onlar, Erenköy Koyu’na, 7/8 Mart gecesi gizlice 26 adet mayın döşemişler ve düşman gemilerinin bir kısmı, bu mayınlara çarparak ya hasar görmüş ya da batmıştır.

Londra ve Paris’te hem şaşkınlık hem de hüzün, Moskova’da ise hayret vardı. Amiral De Robeck, hüsranı bir raporla bildirirken Çanakkale Boğazı’nı geçmek için donanmanın yeni saldırıya hazır olduğunu söylüyor ama kara kuvvetlerinden hiç bahsetmiyordu.

Bu arada Yunanistan’da da ilginç bir gelişme oldu. Daha önce İngiliz ve Fransızların, Yunanlılara, Çanakkale Harekâtı’na kendileriyle birlikte katılması önerisine o zaman Başvekil olan Venizelos yeşil ışık yakmış fakat Yunan Parlamentosu bunu gereksiz bir macera olarak nitelendirerek reddetmişti. Venizelos’un bu hatalı kararı, ona pahalıya patlamış ve görevinden istifa etmişti.

Türk Genel Kurmayı 18 Mart zaferinin sonunda, İttifak Devletleri’nin, Çanakkale ve Gelibolu’ya daha büyük kuvvetlerle saldırıya hazırlandıkları haberini almıştı. İngilizlerin, dışarıdan aldıkları (Anzak ve Hint birlikleri) takviye kuvvetleri Mısır’da eğittikleri ve Midilli ve İmroz Adalarına devamlı yığınak yaptıkları öğrenilmişti. Savaşın çok çetin geçeceği artık gün yüzüne tamamen çıkmış, savunma hazırlıkları da buna göre yapılmaktaydı.

Bu tedbirlerin ilki, Çanakkale’yi savunmakla görevli 5. Ordu’nun kurulmasıydı. Yeni kurulan 5. Ordu’nun komutanlığına, Liman Paşa (Liman von Sanders) atandı ve 26 Mart sabahı, Gelibolu Karargâhı’na gelip görevine başladı. 5. Ordu bünyesinde bulunan 2. ve 3. Kolordulara, 15. Kolordu da eklenmişti. Tüm kolordular bünyesinde toplam 7 adet tümen vardı. Tümenler de dokuzar taburdan oluşmaktaydı. Türk birlikleri, düşmanın çıkartma yapabileceği bölgeler tahmin edilerek, Anadolu sahili ve Gelibolu Yarımadası’nı savunmak için dağıtılmıştı. Tümen gibi savaşçı birliklere, Kemalettin Sami (Paşa), İzzettin (Çalışlar) Paşa, Refet (Bele) Paşa, Fevzi (Çakmak) Paşa ve daha sonra tarihe “Anafartalar Kahramanı” olarak adı geçecek olan Mustafa Kemal (Paşa) gibi bilgili ve savaş tecrübesi olan komutanlar atanmıştı.

Bu komutanların hepsi, ileriki yıllarda İstiklal Savaşı’nda tekrar görev alacaklardı. General Hamilton’un komutasındaki düşman kuvvetleri ise: Deniz tümeni 10.000 asker, yaya tümeni 18.000 asker, Anzak Kolordusu 35.000 asker ve Fransız tümeni 17.000 asker olmak üzere, toplam mevcut 80.000 asker kadardı. Toplam çıkarma gemi sayısı 108, buna ilaveten savaş gemileri ise; İngiliz kuvveti olarak 15 zırhlı, 9 kruvazör, 30 kontur torpido gemisi, 33 mayın tarama gemisi ve 8 şallopeden oluşmaktaydı. Fransız Deniz Kuvveti de 5 savaş gemisi ile 2 kontur torpido gemisinden ibaretti. Bunlara ilave olarak bir Rus kruvazörü ise, Karadeniz’de hazır bekliyordu.