Kış artık iyiden iyiye kendini göstermeye başladı.

Serin esintiler ve yağmurla birlikte düşen hava sıcaklığı bu yıl hepimizi zorlayacak faturaları aklımıza getiriyor.

Yaz aylarında çokta düşünmediğimiz zamlar artık faturaların gelmeye başlamasıyla hayatımıza girdi en nihayetinde.

Çünkü hiç birimiz ya ve bahar aylarında yapılan alt yapı niteliğindeki zamları umursamadık yada çok fazla gündemimize girmedi.

Doğalgaz elektrik gibi insanoğlunun çağdaş yaşamda mecburen kullanmak zorunda olduğu ve ekmek gibi su gibi temel ihtiyaç haline geldiğini söylemek heralde yanlış olmaz.

Ancak pandemi ile birlikte hepimiz gördük ki Dünya yada bizim ülkemiz henüz ciddi bir krize karşı olası hazırda duran bir senaryodan çok uzak.

Bu dönem ülkelere ciddi eylem planları hazırlamaları konusunda önemli bir klavuz olsa da, hepimiz bu durumdan olumsuz etkilendik.

Özellikle ekonomi anlamında Türkiye bir nebze de olsa ayakta durmayı başarsa da kriz hala kendini hissettiriyor.

Pandemi sürecinin sona ermesiyle başlayan ekonomik canlılık henüz yaralarımızı sarmaya yetecek ölçüde değil m

Tüm bu zorluklarla mücadele ederken şu sıralar tıpkı 80'li yada 90'lı yıllar gibi ardı ardına zam haberlerini okur olduk.

Bu zam olayı o kadar ilginç bir reflekse sahip ki; herhangi bir şeye yapılan zam sanki tüm sektörler birbirine zincir misali bağlıymış gibi ardı ardına geliyor.

Bu da bizim cebimizden sadece bir kalem için değil her giderimizin daha fazla artması ve gelirimiz ile giderimiz arasındaki dengenin daha da açılmasına yok açıyor.

Hükümetin bir an evvel artışlara karşı önlem alması ve fiyatları mutlaka kontrol altında tutması gerekiyor.

Aksi takdirde vatandaşın geliri ile gideri arasındaki makas farkı açılmayacak neredeyse tamamen borçlu hale gelecek!