Başbakan Gunaris, Kütahya’ya, yanına
Savaş Bakanı Teotokis’i de alarak gelmişti.
General Stratikos’un tavsiyesine uyarak,
önce, hiç sevmediği Albay Sariyanis’le gizli
bir görüşme yaptı.
“Albay, ayrı görüşlerin insanıyız. Ama bana
size güvenilebileceği söylendi. Hükümeti aydınlatmanızı istiyorum. Gerçek durum ne?
Ne yapmalıyız?”
“Gerçek şu ki Türk ordusu yenilmemiş, geriye atılmıştır. Şimdi ulaştığımız noktada
kalır ve beklersek, Türklere yeniden güçlenmeleri için fırsat vermiş oluruz. Savaş katlanamayacağımız kadar çok uzar. Bu kadar
geniş bir bölgeyi uzun süre güven altında
tutmamız çok zor. Bu sebeple Türk ordusunu pes ettirmek ya da iyice doğuya sürmek, Ankara’daki tesis ve depoları yok
etmek, yararlanabileceği bütün kaynakları
kurutmak, Ankara-Eskişehir demiryolunu bir
daha kullanılamayacak biçimde bozmak zorundayız. Bunu yaptığımız zaman Türk tehlikesi sona erer.”
Teodokis, “Başarabilir miyiz?” diye sordu.
Sariyanis her zamanki edasıyla, “Tabii.”
dedi, “…çünkü bu kadar kısa zamanda yeniden toparlanamaz. Türk ordusu daha doğuya çekilirse, doğudaki Ermeniler,
kuzeydeki Pontus çeteleri, güneydeki Kürt
aşiretleri arasında kalacak. Batıda da biz
varız. Ayrıca Delibaş Mehmed’in yardımıyla
Konya’da, Kemalistler’e karşı büyük bir
ayaklanma da hazırlıyoruz. Nereye kaçacak?
Böyle bir ateş çemberinin içinden kimse sıyrılamaz.”
“Peki, askerlerimizin büyük bölümünü ne
zaman terhis edebiliriz?”
Hükümeti sıkıştıran en büyük sorun buydu.
“Bu kesin zaferden sonra. Çünkü karşımızda
çekinebileceğimiz ciddi bir kuvvet kalmayacak. Türk ordusundan geriye en fazla, dağlara kaçmış bir avuç subay ve asker kalır.”
Gunaris, her şeyin tasarladığı gibi gideceğine güvenen bu kurmaya inandı:
“Savaş Konseyine sunulacak raporu bu anlayışla hazırlamanızı rica ediyorum.”
“Albay Pallis’le birlikte rapor taslağını hazırladık bile. Ama imzalaması için General Papulas’ı ikna etmek gerek.”
“Onu ben ikna ederim. Ordunun neye ihtiyacı var?”
“Biraz daha kamyona ve giyeceğe…”
İkisi de ayağa kalkıp el sıkıştılar. En fanatik
Venizeloscu ile en sadık Kralcı, Türk ordusunu yok etmek içim anlaştılar.
Kaynak: Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler.
Evet, Türk ordusunu yok etmek için el sıkışıp anlaşmasına anlaştılar da…
Yalnız Yunan ordusu komuta kademesi bir
konuda ciddi şekilde yanılıyordu.
Türk subayı ve onun komuta ettiği kahraman Mehmetcik savaşta belki galip gelir,
belki de kaybeder, şehit, gazi olur ama asla
dağlara kaçmazdı. Türk’lerin bu özelliğini
Sakarya Savaşıyla birlikte öğrenmeye başlayacaklardı