Bugüne kadar toplam 16 bölüm halinde Polatlı Postası’nda yayımlanan köşe yazılarımda vurgulamaya çalıştığım konunun genel çerçevesi hakkında kısaca bilgi vermek isterim: Şimdi Sakarya Savaşı’ndan 3 yıl kadar geriye, yani 30 Ekim 1918 Mondoros Mütarekesine gidelim.

Osmanlı Türk Ordusu 1915’de Çanakkale Zaferini elde etmesine rağmen taraf olduğu, Almanya’nın başını çektiği Müttefikler Gurubunun içinde bulunduğu için ne yazık ki kaybedenler safında yer almış ve yapılan bu antlaşmayla adeta “felç” edilmiş ve boynuna “idam fermanı”asılmıştır.

İşte bu felaket günlerinden biri olan 18 Kasım 1918’de Mustafa Kemal Paşa’yı taşıyan köhne motor, yaverinin deyişiyle; itilaf gemilerinden oluşan bir çelik ormanının içinden geçerek İstanbul’a geldi.

Bu köhne motorun ünlü yolcusu düşmanları hakkında kendi kendine şöyle mırıldanıyordu, “geldikleri gibi giderler!” Türkiye’mizin yakın geçmiş tarihini incelediğimizde, en önemli kurtuluş mücadelesinin İstiklal Savaşı’nda verildiği görülecektir.

İstiklal Savaşı iki ana bölümü içerir.

Bunlar 23 Ağustos13Eylül 1921 Sakarya Meydan Savaşı ve 26-30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Savaşı’dır. Sakarya önlerinde gerçekleşen çarpışmalarda Yunan ordusu ağır zayiatlar vermiş ve geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Savaş hem Türk hem de Yunan taraflarını ciddi şekilde yormuş, fakat Türk ordusu her şeye rağmen ayakta kalabilmiş ve Ankara’nın işgal edilmesi önlemiştir.

Sakarya Muharebesini sivil bir Başkomutan olarak yöneten Mustafa Kemal’e muharebe sonunda Gazilik unvanı ile Müşir (Mareşal) rütbesi verilmiştir (19 Eylül 1921).

İngiliz, Fransız ve İtalyan Emperyalist güçlerinin yanında, özellikle Yunan İstilacı Ordularını adeta “Son istasyon burası Sakarya Sana buradan öteye izin yok!” diyerek durduranlar ise; onurlarına Polatlı’da anıt diktiğimiz, kahraman şehit ve gazilerimizdir.

Sakarya Savaşı Yunanistan için bir kırılma noktası olmuştur. Bundan sonraki süreçte ise Yunan Hükümeti Anadolu’dan kayıpsız bir şekilde çekilebilmenin çarelerini aramaya koyulacak ama bulamayacaktır.

Onlar için Küçük Asya adını verdikleri Anadolu macerası 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir limanında kendilerini bekleyen gemilerde hüsranla son bulacaktır.

İşte şimdi konunun önemli bir safhasına, yani anılan savaşın tam yüz yıl ötesine geldik.

Çoğumuz belki o kahramanların torunlarının torunları çağındayız. Doğal olarak içinden geçtiğimiz zaman dilimini yaşıyoruz.

Ülke olarak oldukça çetin sorunlarla boğuşuyoruz ama ne olursa olsun bugün savaştan uzak, barış ortamında yaşadığımız “demokratik ve laik” bir devletimiz var.

Evet, bu kahramanlar tam yüz yıl önce Sakarya Meydan Savaşını ve ardından bir yıl sonra da İstiklal Savaşını kazanarak bizlere bu güzel vatanımızı, yani Hür ve Bağımsız “Türkiye Cumhuriyeti”ni armağan ettiler. Nur içinde yatsınlar.

Onları rahmetle, şükranla ve saygıyla anıyoruz.