Bi kasvet var bi karanlık bastı dünyamızı.

   Bi kasvet var bi karanlık bastı dünyamızı. Daha önce kıymetini yeterince bilmediğimiz, önemsemediğimiz şeylerin lüks sayılmak üzere olduğu bi ekonomiyle savaşıyoruz. Ya da savaşacağız, ya da çoktan kaybettik haberimiz yok. 
   Sırtında geçim yükü olanın yardımcısı olsun rabbim. 
    Son zamanlarda toplum olarak bir çok konuda kusurlu sayılsak da ; ailesi için gerekirse kendinden, yüreğinden koparıp evinde mutfağında bir ocağı tüttürme vazifesinin  kutsallığını unutmayan bir kesim var. Sayısı azalsa da her kalabalıkta, her toplulukta, işte, trafikte, pide sırasında sanki serpiştirilmiş gibi tek tük de olsa heryerde ve iyi ki varlar. Onlar birbirlerini tanır ve hiç konuşmadan anlaşırlar. Küçük bi gülüş olur, ince bi baş selamı olur bazen, bazen hiç biri olmaz. Bir bakışla;
-“Yalnız değilsin bak buradayım. Sen telefonunla görüş ya sa neyse işini hallet ben takip ediyorum senin sıranı. Şu uzun boylu gençten sonra sen gelmiştin.” Onların kendilerine has mükemmel bir iletişim ağları vardır ve heryerde sahip çıkar yalnız bırakmazlar birbirlerini. 
     Bizim insanımız aslında iyi, bizim insanımızın kalbi Aslında gerçekten çok güzel. Büyüğü bilir, küçüğü, hastayı yaşlıyı bilir. Şimdi nasıl bilmiyorum ama bizim çocuk*olduğumuz(ve en çok özlediğimiz *o ) zamanlarda.  Biz bi yolda yaşlı gördüğümüzde hemen yardıma koşar elinde ne yükü varsa alır evine kadar da taşır ve şeref duyardık . Hem yaptığımız iyilikten mutlu olurduk hem de sabah öğretmenimize, arkadaşlarımıza  anlatacak olmanın heyecanını yaşardık bütün gece. Kesinlikle kaçırmazdık iyilik yapma fırsatını ve şanslı hissederdik o anda orada olduğumuz için kendimizi. Çünkü ne kadar çok iyilik yaparsak o kadar iyi insan oluruz. İyi abi, iyi kardeş, iyi anne iyi baba.
    Kötü nün karşılığı olan küçücük üç harfiyle doğruyu, güzeli, zararsızı ya da kötü olmayan her şeyi en basit yoldan tarif eden hayatımızın bir çok yerinde kullandığımız o minik kelime bile siyasete atıldı. Haklı bence. Yoksa bu ülkede nasıl başarılı olabilecek ki ? Sen yıllarca taa babadan dededen emek emek çalış, kocaman bir sofra kur. Hem çalışanlarının, hem ailenin, hem alan satan neyse herkesin nasipleneceği şerefli sofranın şerefli yöneticisi ol. Orada kim olursa olsun, Derdi olanın dermanı olmak için kendini bi yola adamış, en zoru seçen kocaman yürekli bi delikanlı ol. Ya da kim olursan ol. 
       Hiç bir anlamı hiç bir kıymeti yok o müsbetteler için. 
      Saçma sapan bi partiden, saçma sapan yaşadığı yerle hiç alakası olmayan  bir ilçenin başkanıyla, Allah esirgesin karşı karşıya geldin bittin. Senin değer saydığın şeyler tam olarak neydi? 
      -iş mi ?
bozuldu say.
Aile mi ? (Akraba eş dost) 
Birden bire çok önemli işleri çıktı yok oldular. Aslında uzakta değiller. Sadece Sen görmüyorsun. Çünkü olanları izlemeleri gerek. Acaba ne olacak? Merak ediyorlar. Yalvaracak bozulacak mı, ya da bir çözümü var mı. Dimdik duracak hakkını savunacak gibi ihtimal yok maalesef. Hale bak. 
Düzen, tesis at araba mı?
Yok artık. Alabilirse alır, alamazsa da gezdirmez her köşede bi şekilde kesilir yolun.
 Herşeyim tam. Bu gün benden birşey alamaz dediğin günü tekrar hatırla. Kıymetli zamanından çalınan dakikaları. Ne kadar beklediğini.
    Biraz daha garibanın dünyası da biraz daha faklı biraz daha zor. Kazasız belasız, otobüs mü metro mu bi şekilde evine az da olsa gülümseme biriktirmiş, sıkı sıkı saklamış yüreğine. Yavrusuna götürecek. O kadar önemli ki yavrularımız için babasının yüzünün gülmesi. Evlatlarımız; sandıktaki silahla değil; babasının yüzündeki gamzeyle güvende hissederler. İzleyin bakın bebekler bir konuda tereddüt ettikleri anda yüzünüze bakarlar o anda gülümserseniz yaptığı neyse güvenlidir, doğrudur. Korkmaz ! Son güçleriyle yuvalarına ziyansız gitmeye çalışan kahramanlarımız , etrafındakilerle daha az ilgilenmeye çalışırlar. Çünkü yüreğinde sakladığı vazife saydığı umudu daha da eksiltmeden yerine teslim etmesi gerek. Köşedeki dolmuşun gerekli gereksiz susmayan kornası, bakkalın cips raflarıyla kapattığı dar sokakların dar kaldırımları, yüksek sesle hatta bağıra bağıra konuşan saygısız ve hiçbir zaman sakin olmayan mahalle sakinleri, güç yalakası çirkin iş arkadaşları, güzel eşi, gözünün *Nur*u evladı, sevenleri - sevmeyenleri  kadar zor ki. O kadar zor ki gerçekten!  
   Yavrusunun bütün gün yollarına bakıp da heyecanla ümitle beklediği babası o*na gülücük saçacak, *ışık saçacak aydınlatacak evini yuvasını aslan babası. Derken  gelen adam emaneti getirmiş ama derman yok. Hiç kalmamış. Yavrusunu görünce mutlu olmaya ve mutlu görünmeye o kadar hazırlamıştır ki normalde kendini, herşey tamam ama  ağarmış benzi içine çökmüş kararmış gözlerini görür; başını eğer ev halkı, dokunsan düşecek haldedir reis. O heyecan, o heves, birden saklanır ve bir süre kimseye görünmez o küçücük evde . Kimse bozuntuya vermez. Ne çocuk ne ana ne baba. Ama o burukluğu neredeyse hepimiz  çok iyi biliriz.  ( hala hatırlayıp hissedebilenlere ne mutlu. ).Herşey sıradan ve olması gerektiği gibi olur. Anne sofrasını kurar, çocuk neyse önünde oyalandığı ona dalar, reis televizyona doğru bakar. Bu gün hadi neyse ama ; YARIN VAR ! Yarın olur artık. Yarın daha güzel bir gün, daha bereketli bir tezgah, daha az sorunlu insan ve mutlu bir gün. Yarın olur artık. Çünkü olmaması için bir sebep yok. Çünkü epeydir olacak yani olsun yarın. Onu yaşatan Umudu kolay kolay kolay tükenmez garibanın. 
   Baba düşer mi ? Düşer, düşürür bu insanlar. Çünkü kıymetsiz, değer bilmeyen anlamsız  hayatlarında tek korkuları akşama eli boş dönmek.  Onlar HİSOBURLAR . Her sabah Ya nasip diye çıktığımız kapıdan; aynı onlar da ya nasip diye çıkıyor. Bu gün kimin dünyasını zindan etsem de kalan üç beş ne varsa bi şekilde yok etsem güzel duygularını diye onlar da sanki besmeleyle çıkıyor. Kimsenin dikkatini çekmemek gerek çünkü öğrenirlerse oyun biter. Hem ne olmuş çekiver bi besmele iki yalandan dua. Hatta bak duruma göre çok da uyanacak gibi olurlarsa kıl gitsin üç beş vakit namaz.
  Abdestinde namazında adam - değişensin boyasız hatasız araba gibidir günümüzde. Kim olduğunun önemi yok. Kalbinin  hücrelerinin ne kadar ışıksız ne kadar karanlık olduğunu görmezler. Çünkü gerçekten inanan iman edenlerin yüreğinde öyle bir nur vardır ki. Karanlık yürekler oraya bakmaya cesaret edemezler . Ne suç işlediysen işledin. Tenhada saklanırsan bulurlar. Kalabalığa git onlar bir yatarsa sen üç yat yat, onlar bir kalkarsa sen beş dikil. Dimdik, havaya neyi bak :) . 
    Dünyamızda epeydir bir kaos var, ama HİSOBURLAR’da Bu ara başka bişey var bişeyden korkuyorlar, ya da kaynakları azaldı. Bilemiyorum. Ama çok tedirginler hata yapıyorlar. Kötülüklerini kamufle edemez oldular. Gereksiz bi saldırgalık başladı kendi aralarında bile. Rabbim bilir hak ı adaleti var  güveniyor bekliyoruz. / 
   Baba düşer mi ? Ölüm haberi alınan genç aile reisleri hakkında ilk sorulan soru; çocuğu var mı?
Olsa ne olacak ne yapacan, kaç taneyse o kadar   yok oldular . Keşke alsa gitseydi yavrularını da. Çünkü kahramanını, ışığını kaybeden, kendisi yazmak zorundadır hikayesini. Tek kaynak ; karanlıklar kütüphanesi haline gelmiş dünyamız. Nasıl olacak da bulacaksa aydınlığı    
    Yüreğimizde sesi gür çıkan bi yer var tam da bu zamanlarda hemen bi duyulur sesi ;
“Ee !!  Biz bakarız ne olmuş sanki. Hangimizin başına ne zaman ne geleceği nerden belli ?Belki yarın bize de aynısı olacak” diye başlar; sırası gelmişken anlatır biraz. 
Neredeyse Mümkün değildir zamanımızda insanın insana yardım etmesi. 
 “ Elini uzatanın eline, elli bahane bulur; elinden eder bu zalim insanlar. “
       Çünkü iyi dediğimiz yoldan sizi vazgeçiremezse. Yalnız kalacak. 
   O derin, uçsuz bucaksız karanlıklarının ürperten sessizliğinde yalnız olmaya yetmez - dayanmaz onların o paslanmış, işe yaramayan zindan yürekleri.   


Devamı gelecek .