CUMHURİYETİMİZİN 100.YILI KUTLU OLSUN
Cumhuriyete doğru, adım, adım:
Cumhuriyet öncesi TBMM dönemi, zaten adı konulmamış bir Cumhuriyet’ti…
Osmanlı İmparatorluğu’nun devam ettiği süre içinde monarşik ve teokratik esaslara göre yönetilen Türk toplumu, Kurtuluş Savaşı sonunda gerçekleştirilen siyasi yapı değişiklikleri sonrasında eninde sonunda Cumhuriyet idaresine kavuşacaktı. Belirlenen tek doğru yol buydu.
Kurtuluş Savaşı süresinde Ankara’da kurulan hükümet sistemi, adı bakımından Cumhuriyet olmamakla beraber, fiilen bir Cumhuriyet’ti. Gerçekten de halkın seçtiği bir Meclis, yani yasama organı vardı. Ayrıca, hâkimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğu da ilan edilmişti. Bu bakımdan, Meclis başkanı dışında bir devlet başkanı bulunmamakla birlikte, fiilî yönetim şekli neresinden bakarsak bakalım cumhuriyetti.
Devlete hâkim olan siyasi iktidarın kaynağının dinî ve ilahî niteliği kaldırılmış ve halka dayandırılmak suretiyle iktidarın kaynağı, laik bir esasa bağlanmıştı.
*
Lozan’da barış antlaşması imzalanmıştı. Haberi alındığında, artık beklenen anın geldiğini düşündü T.B.M.M. Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa.
Not defterini çıkarıp, yeni bir Cumhuriyet’in ilk eskizlerini karalamaya başladı. Sonra bir akşam, Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Bey’i, Çankaya’ya çağırdı. Artık yanından hiç ayırmadığı ve sırrını paylaştığı not defterini başkalarına açabilirdi.
Gelin bu ilginç tarihi anı birlikte Hasan Rıza (Soyak) beyin ağzından dinleyelim. Bakalım neler demiş:
Hasan Rıza (Soyak) Bey anlatıyor: “… Hemen kâğıtları okumaya başladım. Daha ilk satırlarında büyük bir heyecana kapıldım. Bunlar, o zaman mevcut olan Anayasa’nın bazı maddelerini değiştirir nitelikteydi. Birinci maddeye “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir.” cümlesi eklenmişti.” (…) Temize çekilen notları, önce Adalet Bakanı’na gönderdi, sonra da kendisine danışmanlık yapmak üzere kurduğu komisyona… (…)
Viyana’da yayımlanan “Neue Freie Presse” gazetesinin muhabiri Mösyö Lazar, uzun süredir, özel bir demeç koparabilmek için Gazi’nin peşindeydi. Sonunda istediği randevuyu, 18 Eylül günü alabildi. Mustafa Kemal’e yeni rejimin adını ve başkentini sorunca şu cevabı aldı: “Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezidir.” Bu yanıt, önce Mösyö Lazar’dan Türk gazetelerine yayıldı, sonra kulaktan kulağa bütün Ankara’ya ve tabii hızla İstanbul’a…
Not: Gelecek yazı… “Ve Cumhuriyet ilan ediliyor!” İ.Küçükbiçmen