NEREYE SAVRULUYORUZ? (21) ÇİFTÇİYE VERGİ ADALETİ VE EKONOMİDE YAPILAN DEVRİMLER

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra çağdaş uygarlığa erişme yo­lunda gerçekleştirilmesi gereken eylemlerden biri de ekonomik kalkınmaydı.

Bu bakımdan cumhuriyet yönetiminin devraldığı fakir ekonomi mirası üzerinde Türk milletine yeni bir yaşam vermek üzere yapılan girişim­ler, millî ekonomi ile ilgili yasa ve kararlar, kamu yararını gözeten büyük ya­tırımlar, kurulan büyük tesisler Türk Devrimi’nin ekonomik alanda gerçekleş­tirdiği başlıca büyük işler oldu.

Atatürk bu konudaki görüşünü ifade ederken: “Özellik­le ekonomik faaliyeti dayandıracağımız esaslar, her türlü bilgiyle beraber, doğ­rudan doğruya memleketimiz topraklarını adeta ‘koklayarak’ ve bu topraklarda çalışan insanların sözlerini özellikle işiterek belirlenecektir. Sanayi ve ticaretimiz için de aynı düşünüş egemen olmalıdır”, diyordu.

Yorum: Daha önceki yazıda belirtildiği gibi, 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması ile kapitülasyonların kal­dırılması, yeni Türk Devleti için başlı başına bir devrimdi. Verilen bu özel ayrıcalıklar, yıl­larca ekonomik gelişmeyi baskıcı bir denetim altına almış, yabancı çıkarlarını ön plânda tu­tarak millî ekonominin aleyhine, milleti ve devleti durmaksızın sömürmüştü.

Ayrıca Osmanlı Devleti’nin dış borçları bağımsızlığımıza zarar verecek, ya­bancıların maliyemize karışmalarını gerektirecek boyuta erişmişti.

Lozan Antlaşması ile bu borçlar da ödeme koşulları da bağımsızlığımıza zarar vermeyecek şe­kilde düzenlendi; çünkü yeni kurulan devlet, bir daha eski hatalara düşmek, çıkmaz sokaklara sürüklenmek istemiyordu.

Türk Devrimi; ekonomik yaşam denince, tarım, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün bayındırlık işlerini birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün olmayan bir bütün sayıyordu. Bu anlayış içinde Türk ekonomisini kalkındırmak üzere büyük atılımlar yapıldı ve millî bir ekonomik kalkınma dönemi başlatıldı.

Bütün bu gelişmelerde devlet ve birey, Atatürkçü devletçilik anlayışına uygun olarak birbirlerinin karşıtı değil, aksine birbirini tamamlayıcı bir anlayışla görev yapmaya başladılar.

Ekonomide planlı kalkınmaya önem verilerek 1933 yılında ilk beş yıllık, 1937 yılında da ikinci beş yıllık kalkınma planı uygulamaya konuldu.

Bu dönemde tarım, millî ekonominin temeli kabul edildi. Bu nedenle tarımda kalkınmaya büyük önem verildi. Tarımsal ürünlerimizin miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak için gerek teknik gerekse yasal her önlem alınmaya gayret edildi.

Her çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı top­rağa sahip olması da memleketin üretimini çoğaltacak, artıracak başlıca çare­lerden biri olarak görülüyordu.

1925 yılında ‘aşar vergisinin’ kaldırılması, köylünün ferahlaması bakımından büyük bir aşama oldu. Osmanlı döneminde köylü, tarımsal ürününün yüzde onunu her zaman devlete vermekle yükümlüydü. Bu vergi ‘aşar’ adıyla anılıyordu. Ürün alsın almasın, köylü kar etsin veya zarar etsin bu vergiyi yani elinde bulunan ürünü devlete miktarı değişmeksizin ödemek zorundaydı.

Mültezim adı verilen ki­şiler, her yıl köye gelir, bu ürünü zorla köylünün elinden alırlardı. Gariban köylünün ise bu vergiye itiraz hakkı yok­tu.

Cumhuriyet yöneti­mi bu haksız vergi sistemine son vermek, yerine âdil bir sistemi getirmekle ta­rım alanında büyük bir atılım yapmış oldu.

Gelecek yazı, Küçük Esnafın Teşviki, Sanayi Devrimi, Güzel Sanatlar üzerine olacaktır.

Dijital erişim: Google-Polatlı Postası-Yazarlar