Yazılarında ve konuşmalarında "ânı yaşamak"'tan çok sık bahseden biri olarak "ânı yaşamak veya unutmak ya da o ‘ân’ı kaçırmak" ile ilgili bir şeyler söylemek lazım.


Kelebeğin ömrü ne kadardır bilir misiniz? Peki ya Mavi Sineğin.?


İnsanlar arasında en kısa ömürlü canlılar olarak kelebekler bilinir.


"Kelebeğin ömrü bir gündür" diye nesilden nesile geçen bilgi aslında tam olarak doğru değildir. Yani yanlıştır.


Çok az da olsa 1 günlük ömrü olan kelebekler olduğu kadar çoğu bir hafta veya daha fazla yaşar. Fakat genel ve ortalama olarak düşünüldüğünde göçmen kelebeklerin ortalama yaşam süresi 6 ay – 1 yıl arasındadır.


Dünyadaki en kısa ömürlü hayvanlar Mavi Sineklerdir. Ortalama olarak 1-2 saat yaşarlar.


Aslında ne kelebekler, ne de Mavi Sinekler de ne kadar yaşayacaklarını bilmezler. Çok kısacık ömürlerinin olduğunu biliyor olsalar bile "Aman, bu kadarcık yasayacaksam niye yaşayayım ki "diye kozasından, larvadan çıkmazlık da etmezler.


Birkaç gün önce içimde ürkek bir güvercin varmışçasına yüreğim titredi bir an; heyecan ve mutluluktan uçacakmışım gibi hissettim. Tarifsiz bir sevinç, heyecan ve mutluluk…


Nedendir bilmiyorum, bunun nedenini bile unuttum şu an.


Ne, neyi çağrıştırdı da o denli mutlu, o denli huzurlu, o kadar heyecanlı bir an yaşadım ben de bilemedim.


Ama kendi kendime tebessüm ettiğimi çok iyi hatırlıyorum.


Hatta ağzım kulaklarıma vardığında “iyi ki kimse yoktu yanımda” diye düşünmeden edemedim. Biri olsa kim bilir ne derdi?


Böyle anlar insan ömründe o kadar fazla yaşanmıyor.


Epey uzun sayılabilecek bir zamandır çekilen katmerli sıkıntı, keder ve tasa ile birlikte yaşamaya çok fazla alışmıştım hâlbuki.


Bu dünyada rahat, mutluluk ve huzur yalnızca rüyalarda galiba.


O saliselik anda hissettiğim huzur ve mutlulukla yollarımızı ayıralı, yabancılaşalı asırlar geçmiş olmalı. Peş peşe yaşanan olumsuzluklar, sevdiklerimizin üst üste kayıplarına ülkemizde ve dünyada yaşanan olumsuzluklar işin adeta tuzu biberi halini aldı.


Sevinecek ufacık da olsa şeyler aramaya başladık.


En son babam üç tekerlekli bir bisiklet (rengini tam hatırlamıyorum bile ama galiba kırmızıydı) aldığında o bisikleti gördüğüm an mı böyle hissetmiştim?


Yoksa İlkokuldayken ön sırada oturan sınıfın en çalışkan, hiç kimsenin suratına bile bakmayan havalı kızı ile göz göze geldiğimizde bana ufacık bir tebessüm ettiği o anda mı?


Ama en doğrusu, en net hatırladığım 32 yıl önce yaşadığım “an” olmalı.


Tanıdıklarımızın-ailelerimizin bizi birbirimize uygun gördüğü eşimle ilk tanışma-görüşme ânı…


Aslına bakarsanız gerçek hayatta uzun süreli mutluluk yok.


Çünkü gerçek hayatta mutluluk ve güzel şeyler sonsuza dek sürmüyor. Yaşam ve geçim telaşına ilave farklı etkenler böyle düşünmeye sebep oluyor.


En güzel şeyler hep çok kısa sürüyor; hatta çoğu anlık.


İşte o ânı kaçırmamak çok önemli.


"Bu dünyanın direği yok, merhameti yok, yüreği yok" denilir durur ama merhametsiz ve yüreksiz olanlar kendilerine insan diyenler.


En yakınlarına bile bir anlık mutluluğu çok görenler, hayatı zindan edenler.


Elbet her mevsimi bahar bilenlerden/sananlardan değiliz ama yine de ânın kıymetinin bilinmesi gerektiğini düşünenlerdeniz; bir kelebek veya Mavi Sinek kadar ömrümüz olsa bile.


Dünyanın yaratıldığı ilk günden bu yana geçen zamanı insan ömrü ile kıyaslarsak belki Mavi Sineğin ömrü kadar bile değil.


Hatırınızdan çıkarmayın.