İstanbul Fatih’te oturdukları evde 4 kardeşin cansız bedenlerinin bulunmasından sonra ortaya çıkan detaylar yürek sızlatmanın çok ötesine geçti.


İşin en can alıcı ve en acı yanlarından biri de bu konuda herkes kendince bir suçlu buldu.


İşaret parmakları hep başka birilerine yöneldi ve “asıl suçlu bu!” nitelemesini birbirinden farklı ekonomik, sosyolojik, psikolojik analizler takip etti.


Neredeyse hiç kimse “Bu olayda benim de ufak da olsa vebalim var” demedi.


Üzülerek itiraf etmeliyim ki bu olay son olmayacak.


Daha farklı ve daha acılarını yaşadıktan sonra aynı hamaset nutuklarını atıp “işte suçlu bu!” diyecek zamanla unutacağız.


Yakın dönemde bu olayla benzerlik taşıyan birbirinden acı olaylar yaşadık.


Hiç bir Müslüman geride, yalnız bırakılmayı hak etmez dedim durdum epey bir zaman.


25 Ocak’ta Diriliş Postası’nda “Müsvedde Hayatlar” Başlıklı yazımda yineledim.


Birbiri ardına bizzat tanıdığım çevrede benzer olaylar yaşandığında haddinden fazla etkilendim. O anları hatırlamak bile istemiyorum.


Bazı yaşanan olumsuzlukların daha da beter hal alacağını hissederek “Hiç kimse geride/yalnız bırakılmayı hak etmez” dedim (Huzursuz dünya sendromu 3 Mayıs 2019 – Diriliş Postası ).


Peki yazmak ve durum tespiti yapmakla iş bitti mi, olumlu anlamda tedbirler alınıp çaba gösterildi mi?


Maalesef buna evet demek isterdim ama kayda değer şetler olmadı.


Vahşi kapitalizm, kendisine karşı olduğunu söyleyen Müslümanları da dişlilerinin arasında öğüttü, kendi istediği kalıba soktu.


Peki rahmetli Necmettin Erbakan’ın yıllarca uyardığı bu “Vahşi kapitalizm” ne yaptı da herkesi tesiri altına aldı.


Kapitalizm mi çok güçlüydü, yoksa biz mi çok zayıftık?


O dört kardeşin ölümlerinin ardından çıkan detaylar ve çıkacak olanlar daha çok canımızı yakacak.


Fatih'teki evlerinde ölü bulunan bu 4 kardeşin cenazesini Adli Tıp Kurumu morgundan almaya gelen kimsenin olmamasını nasıl izah edeceğiz. Öğrendiğim kadarıyla 2 kardeş daha var ama ortaya çıkmamışlar. Aslında bu olayın özeline ve detaylarına fazla takılıp kalmak istemiyorum.


Şu anda bile arayıp sormadığımız, hiç bilmediğimiz, ilgilenmeye tenezzül dahi etmediğimiz nice hanelerde çok farklı yangınlar için için devam ediyor.


Emsal göstereceğim derken ailelerine, sevenlerine aynı acıları tekrar yaşatmamak için tek tek olay ve isim zikretmiyorum.


Bari bundan sonra benzer olayların yaşanmaması için herkes elinden gelenin azamisini yapsın.


Var iken kıymet bilelim, Cüneyt, Oya, Kamuran ve Yaşar Yetişkin kardeşleri hiç tanımıyor olabiliriz. Komşuları olmadığımız için kendimizi olaydan tamamen soyutlayabiliriz.


Aynı şehirde yaşamıyor olmak da ilave bahane olabilir ama size şu kadarını söyleyeyim ki gittikçe yalnızlaşıyoruz ve tersine çevirmek için de çaba sarf etmiyoruz.


Vahşi kapitalizm ve materyalizm hepimizi görünmez zincirlerle bağlamış, esir almış. Zihinlerimizi ele geçirmiş.


Düşünme, empati, muhakeme, yardımlaşma, merhamet, vicdan, aile gibi kavramlara gittikçe yabancılaşıyoruz.


Bu esaretten kurtulup zincirleri kırmamız lazım. Yeniden insan olduğumuzu hatırlamamız lazım.


Bazı şeylerin çaresi sizsiniz. Ne olur insanları çaresizlik içinde geride ve yalnız bırakmayalım.