13. yüzyılın manevi büyüklerinden Tapduk Emre, Türk tasavvuf geleneğinin Anadolu’daki köklü isimlerinden biri olarak tarihe adını yazdırdı. Ahmet Yesevi’nin müridi olan Tapduk Emre, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelerek Sakarya Vadisi’ndeki Karanlık Dere’ye, günümüzde Nallıhan'da bulunan Emrem Sultan Köyü’ne yerleşti. Burada kurduğu dergah ile hem çiftçilik hem de hayvancılığı geliştirerek bölgeyi bir üretim merkezi haline getirdi.
AHŞAP KAPI ETNOGRAFYA MÜZESİ'NDE SERGİLENİYOR
Mevlana, Ahi Evran ve Hacı Bektaş Veli’nin çağdaşı olan Tapduk Emre, Yunus Emre’nin mürşidi olarak da biliniyor. Hoşgörü ve sevgi dolu kişiliğiyle tanınan Tapduk Emre, bugün Nallıhan'daki türbesinde yatıyor. 6x6 metre büyüklüğündeki türbede, ortadaki büyük sanduka Tapduk Emre’ye, diğerleri ise ailesine ait. Türbenin giriş kapısı üzerindeki kitabe zamanla okunamaz hale gelmişken, orijinal ahşap kapı 1997 yılından bu yana Ankara Etnografya Müzesi’nde sergileniyor.
Tapduk Emre’nin hangi tarikata bağlı olduğu kesin olarak bilinmese de Nakşibendi, Kadiri, Mevlevi ve Bektaşi gibi farklı görüşler bulunuyor. Tarikatlar Anadolu’da henüz yeni örgütlenmeye başlamıştı; bu yüzden Tapduk Emre’nin öğrencilerini yetiştirme yöntemleri dönemin ruhuna göre şekillendi. Onun öğrencileri arasında Barak Baba ve Sarı Saltuk gibi isimler de yer aldı.
Yunus Emre, Tapduk Emre’nin dergahında yıllarca eğitim gördü ve Tapduk Emre’nin kızıyla evlendiği rivayet ediliyor. Hacı Bektaş-ı Veli Vilayetnamesi’ne göre ise Yunus Emre, önce Hacı Bektaş’a mürid olmak istemiş, ancak Tapduk Emre’ye yönlendirilmişti.