Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın başkanlığında toplanan nisan ayı meclis toplantısında; ABB, ASKİ ve EGO Genel Müdürlüğünün 2021 yılı faaliyet raporları görüşüldü. 3 yıllık görev süresi boyunca tamamlanan projeler başta olmak üzere gelecek vizyonuna ilişkin önemli açıklamalarda da bulunan Yavaş, Başkentlilere ve Meclis üyelerine, “Belediye başkanı üstün ve ayrıcalıklı bir şahsiyet değil, kentin hem annesi hem de babası olmalıdır. Belediye başkanı belediyenin sahibi değil, memurudur” sözleriyle seslendi.

YAVAŞ’TAN “ÖNCE İNSAN”, “SOSYAL BELEDİYECİLİK” VE “ZİHNİYET DEĞİŞİMİ” VURGUSU

Şeffaf, adil, sosyal, katılımcı ve hesap verebilir bir yönetim anlayışını benimsediklerini belirten Yavaş, “Ankaralının betondan, plastikten, ranttan ve her şeyden önce siyasi kıskaçtan kurtulması gerekiyor, bereket ve huzur iklimi isteniyor demiş, halkın sağlığını, halkın canını önceleyen ve üretimi teşvik eden projeleri yapacağımıza söz vermiştik. Tüm bu sözlerimizin ardından, Ankaralı hemşehrilerimiz seçimde iradesini ortaya koymuş ve ‘sizinleyiz’ mesajı vermişti” dedi. “Belediyenin yönetim anlayışında büyük bir zihniyet değişimi yapmayı; bu kenti şeffaf, katılımcı, hesap verebilir ve ortak akılla yönetmeyi hedefledik. Nitekim 3 yılın sonunda bunu büyük bir oranda başarmanın mutluluğunu yaşıyoruz” sözleriyle konuşmasını sürdüren ABB Başkanı Mansur Yavaş, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bizler, yönetim anlayışımız gereği hep “insanı” önceledik. Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın…’ sözü bu konuda hep yol göstericimiz oldu. Bir şehirde insanlar mutluysa o şehirde ışık vardır. Bir şehirde insanlar huzurluysa o şehirde umut vardır. Hiçbir hemşehrimiz kendini yalnız hissetmiyorsa işte orada dayanışma vardır. Bir kenti aydınlatmak için gerek olan şey lambalar değil, umut ve güvendir. Genç bir vatandaşımızın ‘Kızılay’da gezerken ayağım takılsa, tam düşerken Mansur Başkan elimden tutacak gibime geliyor’ diye yazdığı bir yönetim anlayışı bizim en çılgın projemizdi. İşte zihniyet değişimi tam bu noktada başladı ve bu kentte ayrıştırma, kutuplaştırma, hesaplaşma dönemi sona erdi. Bizler ‘gönüllere yol yapacağız’ derken, asfalt tonajı hesabı yapanlardan olmadık. Mutluluğu pahalı heykel ve oyuncakların sağlayacağını değil, adaletin sağlayabileceğini hiç unutmadık. Onun için seçimi kazanır kazanmaz ‘Bu bir zafer değildir. Ne zaferi? Zafer düşmana karşı kazanılır. Bizim karşımızda düşman yok’ dedik ve Ankara’da teraziyi betona, ranta, plastik ve demire göre değil; hakka, ihtiyaca, doğruluğa göre tarttık.”

Ankara’da sosyal belediyecilik anlayışını değiştirdiklerine dikkat çeken Yavaş, destek ekonomisi modeline geçtiklerini açıkladı: “Eskiden bu kentte ‘sosyal yardım belediyeciliği’ uygulanıyordu. Oysa biz ‘sosyal belediyeciliği’ tercih ettik. Sosyal yardım belediyeciliği, bir tüccarı zengin ederek aldığınız ve içerisinde günü geçmiş ürünlerin yer aldığı gıda kolilerini herkesin gözü önünde halka dağıtmaktır. Halkın asıl ihtiyaçlarından uzak kalmak ve halkı sadece senin dağıttığın koliye hapsetmektir. Plansızdır, umarsızdır, amaçsızdır. Sosyal Belediyecilik ise hedef sahibidir… Biz bu yüzden çocuklar büyürken protein alsınlar diye et ve süt desteği veriyoruz. Onlar üşümesinler diye doğal gaz desteği, okullarına gidebilsinler diye servis desteği sağlıyoruz. Eğitimlerinden uzak kalmasınlar diye internet desteği, her eğitim döneminin başında kırtasiye desteği veriyor, YKS-LGS sınav ücretlerini ödüyoruz. O çocukların doğumundan hayata atılacakları yaşlara kadar eşit şartlara sahip olmalarını, maddi imkânsızlıkların onların suçu olmadığını bilmelerini, okumalarını; kendilerine, ailelerine, kentlerine ve ülkemize faydalı gençler olmalarını istiyoruz. Üstelik bunu yaparken, Başkent Kart sistemi ile bir tüccarı zengin etmiyor, destek ekonomisini kentin tamamına yayıyor, esnafımıza da büyük destek vermiş oluyoruz. Böylece halkımız da gerçek ihtiyaçlarını istediği yerden rahatlıkla temin edebiliyor. İşte sosyal yardım belediyeciliği ile sosyal belediyecilik arasındaki fark budur. İşte bir kentteki en çılgın proje de budur.”

BELEDİYE BAŞKANI BELEDİYENİN SAHİBİ DEĞİL, MEMURUDUR

Kent yönetiminde ‘ortak aklı’ benimsediklerine vurgu yapan Yavaş, yönetim anlayışı ile ilgili düşüncelerini, “Belediye başkanı halkın parasını kendi kasasına para aktaracak bir kaynak olarak değil, şerefi ve namusu olarak bilmelidir. Belediye başkanı üstün ve ayrıcalıklı bir şahsiyet değil, kentin hem annesi hem de babası olmalıdır. Belediye başkanı belediyenin sahibi değil, memurudur” sözleriyle özetledi. Göreve geldikten sonra “partili”, “yandaş”, “akraba”, “dost”, “paydaş” gibi kelimelerin kent hafızasından silindiğine de dikkat çeken Yavaş, “Dikilen beton blokları, asfaltı, ucube oyuncak heykelleri, kapıları, kedileri, dinozorları, parayla tesis edebilirsiniz. Ancak huzur ve güven; emsallerin artırılmasıyla, imar değişiklikleriyle, para ile değil; hakla, hukukla ve adaletle sağlanabilir. İşte bizim 3 yılda neler yaptığımızı görmek için herkesin elini vicdanına, aklını ise halkın arasına koyup düşünmesi bu yüzden gerekmektedir. Yürekleri hakça paylaşım, eşitlik, insan sevgisi, adalet, hoşgörü ve dayanışma ile kazanamadıysanız, yaptığınız Belediyecilik tamamen çöptür. Çünkü paranın her şeyi satın alabileceği düşünülse de, hiç erişemeyeceği ilk alan güvendir. Güven satın alınmaz, kazanılır. 3 yılda ne yaptınız? diye sorarak neler yaptığımızı hâlâ anlamayanlar, bu belediyecilik anlayışına halkın neden büyük bir teveccüh gösterdiğini kavrayamayanlar, anlaşılan o ki değil 3 yıl, bir 30 yıl daha geçse bunu anlamayacaklar” diye konuştu.

KIZILAY-DİKMEN METRO PROJEMİZİ TAMAMLAYACAĞIZ. KEÇÖREN, OVACIK, KORU VE YAŞAMKENT İÇİN DE İHALEYE ÇIKACAĞIZ

Acil noktalarda 15 köprülü kavşak ile 8 bağlantı yolunu tamamladıklarını, 2021 yılında bin 300’den fazla noktada asfalt serimi gerçekleştirdiklerini ifade eden Yavaş, hayata geçirilen ve kısa sürede tamamlanacak ulaşım projleri hakkında şu bilgileri paylaştı:

“İstasyon Caddesi ki ne Başbakanlar, ne Başkanlar söz verdi; yapmak bize nasip oldu, çok yakında açacağız. 25 yıldır belediyenin 1 kilometre dahi açılışını yapamadığı bir kentte, metro projemizi tamamlayarak Bakanlığın onayına sunduk… Proje yapmak o kadar kolay değil, 50-60 tane sondaj yapıyorsunuz. Hiçbir tane bile metro projesi yok Ankara’da, biz başlattık. Metro projesi yapmak da o kadar önemli ki şu anda da Ulaştırma Bakanlığında. Bir de meydan okuyacağım size. Şimdi Kızılay- Dikmen Metro Projemizi de tamamlayacağız. 2 adet hattımızda da uzatma çalışmalarımıza başladık. Keçiören, Ovacık, Koru, Yaşamkent arasının projesinin de ihalesine çıkılıyor. Bu kentte bisiklet yolları yoktu, yapmaya başladık. 2013 yılından beri yeni otobüs alınmayan Ankara’ya 369 adet otobüs aldık. Türkiye’de ilk kez dizelden dönüştürülmüş %100 elektrikli otobüsü ürettik, çok yakında yollarda göreceğiz. Kırsal kalkınma desteklerinden toplum sağlığını önceleyen projelere öncelik verdiklerini belirten Yavaş, “Yeni evlenecek çiftlere SMA testi uygulamasını başlattık. Çünkü bir belediye başkanına göre halkın sağlığı, vicdanının ferahlığıdır. Bir belediye başkanı yönettiği kentin sadece idari amiri değil, gönül amiri, ömür amiri olmalıdır. Bizim belediyeciliğimizde hiçbir asfaltın, betonun ya da plastiğin, önceden önlenmiş SMA hastalığından önemi yoktur. Bundan sonra da böyle çalışmaya devam edeceğiz… “Önce insanın sağlığı ve canı” diyeceğiz, önce adalet, huzur ve şeffaflık diyeceğiz… Gelecek güzel günlerin, güzel hikayesini 6 milyon Ankaralı ile yazmayı sürdüreceğiz” dedi.

YAVAŞ: SU VE BİLETİ YILLARCA PAHALIYA SATTILAR

ABB Başkanı Mansur Yavaş; su, bilet ve sayaç fiyatlarıyla ilgili yapılan eleştirileri de rakamlarla açıkladı: “Suyu 2005-2018 yılında ortama 1,60 dolara satmış bu belediye. Biz şimdi 0,60 dolara satıyoruz. Bakıyoruz tweet atılıyor suya zam yaptı belediye diye. İşte rakam ortada arkadaşlar. 2005-2018 yılında insanların en hayati ihtiyacı olan suyu bugünün parasıyla 23,5 liraya satmışlar. Bu paralar ne olmuş, çöp projelere gitmiş. Altyapının hepsi bitmiş olsaydı şu anda Polatlının suyu gitmiş olurdu, Çubuk’un gitmiş olurdu, Gölbaşı ve Mamak yapılmış olurdu. Açıktan akan kanal kalmazdı. Her belediye başkanının önceliği farklı. Bu çok önemli ve Ankara için ibret vesikasıdır, 1,60 dolara su satmak… Şimdi geliyorum yıllarca methettiğiniz belediyeye, Murat Karayalçın öğrencilere aylık abonman uygulamış 95 yılında aylık abonmanı siz kaldırmışsınız.2019’da biz gelene kadar abonman yok. Abonman üstünden neden siyaset yapıyorsunuz? Abonman yok sizde. Daha bitmedi arkadaşlar Ankaralı duysun şimdi 2015-17 yılları arasında siz kaç paradan bindirmişsiniz? Ortalama 1,29 doları bulmuş bir ara. 1,29 dolar kaç para yapar arkadaşlar 20 liranın üstünde değil mi? 2002’den itibaren ortalaması da 1 dolar yani bizimki ne kadar arkadaşlar 44 cent.. Geliyoruz sayaçlara 31 dolar mekanik sayaç satış kartlı sayaç satış 205 dolar, 300 dolara sattı biliyorum yani 300 dolara biliyorsunuz çok biliyorsunuz kartlı sayaçlarla ilgili tartışmalar yapılmıştı kartlı sayaç biz de 1000 lira 67 dolara sadece, mekanik sayaç da 196,5 lira.” Sosyal yardım alan ailelere et yardımı yapılmasına yönelik eleştirilere de değinen Yavaş, şu açıklamalarda bulundu: “Kırtasiye yardımı yapıyoruz, süt yardımı yapıyoruz. Niye et yardımı diyince birden bire alevlendiniz? Ben anlamadım. İsim yok, kime verildiği belli değil. Ben size bir şey söyleyeyim, gerçekten kendimi de dahil ederek söylüyorum. Biz bu kararı alıp, dağıttıktan sonra ilk gelen mailde bir vatandaşımız ‘Başkanım ben üç aydır  üç yaşındaki kızıma anne köftesi istiyordu ve veremiyordum. Allah razı olsun’  dedi. Yani millet ne alemde? Doğal gazla ilgili gelen bir başka mailde de, ‘Biz şimdiye kadar cebimizde ne kadar varsa 30-40 lira o kadar alabiliyorduk. Hayatımda ilk defa 200 liralık alabildim ama siz 500 lira yatırdınız, evde çocuklarım şimdi ısınacak. Allah razı olsun” dedi.

PATRON ANKARA HALKIDIR

Konuşmasına “Bu kentte ‘bana yetişecek kimse yok mu’ dedirtmeyeceğiz. Bu kentte ‘arayacak kimsem yok mu?’ dedirtmeyeceğiz. Karanlıkta kalan hemşehrilerimize aydınlık, dara düşen hemşehrilerimize nefes, üreten hemşehrilerimize yâren olmaya devam edeceğiz” sözleriyle devam eden Yavaş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Elbette hatalarımız ve eksikliklerimiz de olabilir… Birbirimizi eleştirebiliriz de… Ancak hakaret dolu söylemleri asla kabul etmeyeceğiz. Buyurun, bu hakaret dolu kelimeleri edenler aynen devam etsinler, buradan doğacak siyasi çıkarlar da onların olsun. Bizler parti ayırt etmeksizin sağduyu sahibi tüm Meclis üyelerimizle Ankara’yı konuşmaya, Ankara’yı düşünmeye devam edeceğiz. Ancak kabul etmediğim şey şu: Belki meclise az gelmemin önemli sebeplerinden birisi de şu. Bazı arkadaşlarımızın maalesef yaptıkları konuşmalar bugün beğenirsiniz, beğenmezsiniz sevmek zorunda değilsiniz ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında oturan bir kişi hiçbir Allah'ın kulunun hakaret etme aşağılayıcı konuşma hakkı yoktur. Ben de onlarla aynı düzeye inmek istemiyorum, kendime yakıştıramıyorum. Patron Ankara halkı, sermayedar Ankara halkıdır; yöneten de Ankara halkı olmalıdır. Çünkü bizim yaptığımız hizmetlerin bedelini Ankaralılar ödemektedir, yani paranın asıl sahibi onlardır. Bizler bu anlayışlar kentimizi yönetmeye devam edeceğiz. Bir gün bu makamları bıraktığımızda, hatta bu dünyadan ebediyete göçtüğümüzde, arkamızdan ‘dürüst adamdı, adaletliydi,  iyi belediye başkanıydı, garip gurebanın babasıydı, öğrencinin yoldaşıydı, namusluydu, temizdi; altyapımızı, parklarımızı, yollarımızı yaptı’ diyerek edilecek bir duanın değeri benim gözümde, diğer tüm ahir ömür konularından daha kıymetlidir.”