Polatlı İlçe Müftüsü Hayri Cihangeri Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle Din Hizmetleri Uzmanı Arif Anayurt’un yazısını paylaştı. “Peygamberimiz ve Cami” başlıklı yazıda İslam dininde Camiinin yeri ve önemi hakkında bilgiler yer aldı.

İSLAM CAMİYİ MERKEZE ALAN BİR MEDENİYETTİR

Polatlı İlçe Müftüsü Hayri Cihangeri tarafından paylaşılan yazıda şu ifadeler yer aldı; “İslam camiyi merkeze alan bir medeniyettir. Kur’an’da, yeryüzünde inşa edilen ilk mescit olarak Kâbe’den bahsederken, aynı zamanda insanın hayat serüveninin başlangıcıyla caminin tarihinin kesiştiği beyan edilerek önemli bir noktaya dikkat çekilir. Yeryüzünde inşa edilen ilk yapı mabettir. Kur’an’da bu konu şöyle ifade edilir: “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbed), Mekke’deki (Kâbe)dir.” Bu ayette Allah’ın yeryüzünde insanlar için yapılmasını istediği “ilk önceliğinin” mescit olması oldukça önemlidir. Yine ayette ilk mabedin bütün âlemlere “hidayet kaynağı” olmasına dikkat çekilmiştir. Peygamberimiz ilk dönemlerde Mekke’de İslam’ın tebliğ edildiği, müminlerin buluşma noktası ve mescit olarak Erkam’ın evini belirlemiş, Medine’ye hicretten sonra ise önemine binaen yaptığı ilk işlerden birisi Mescid-i Nebi’yi inşa etmek olmuştur.”

MESCİT VE CAMİLER BİLGİ VE HİKMET KAYNAĞI OLARAK GÖREV İCRA ETMİŞTİR

“Peygamber mescidi diye tarif edebileceğimiz bu yer, ihtiyaçların giderildiği, meselelerin çözüldüğü, kimsesizlerin himaye edildiği, ferdi ve toplumsal her türlü problem ile ilgili istişarelerin yapıldığı bir merkez olarak önemli bir görevi yerine getirmiştir. Bütün bu özellikleri ile beraber Peygamber mescidinin en önemli işlevi, ahlak, ilim ve irfan, kardeşlik ruhu ve üstün erdemlerin öğrenildiği bir ilim yuvası oluşudur. İnsanlığın seçkin nesli, gökteki yıldızlar gibi parlak üstünlüklerin sahibi olan, sahabe topluluğu bu ulvi mekanda yetişmiştir. İslam’ı öğrenmek için gelenlere Peygamber Efendimiz, dini bu mescitte öğretmiştir (Buharî, İlim, 6). Sonraki yıllarda da mescit ve camiler her düzeyde ilmi faaliyetin yapıldığı önemli bilgi ve tefekkür merkezleri olarak faaliyet sürdürmüştür. Bununla bağlantılı olarak önemli bir örnek, Mescid-i Nebi’nin bir bölümünde sürekli ilimle meşgul olan Ashab-ı Suffe’dir.     Mescid-i Nebi zamanla sistemli bir eğitim öğretim müessesi konumuna ulaşmıştır. Nitekim Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Mes’ud gibi birçok sahabî de Suffe’de yetişmiştir. Yapılan sohbetlere erkeklerin yanı sıra kadınlar da katılmışlardır (Buharî, İlim, 35). Böylelikle, mescit ve camiler bilgi ve hikmet kaynağı olarak görev icra etmiştir.”

CAMİLERİ SAHİH DİNİ BİLGİNİN MUHKEM KALELERİ OLARAK GÖRMELİ VE İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ

“İslam’da sadece Allah için secde edilen, yalnızca O’na dua ve ibadet edilen, özel mekânlar olan mescitler, bizzat Resûlullah tarafından ‘Allah’ın evleri’ olarak tarif edilmiş ve böylece her mescit ‘Allah’ın evi’ kabul edilerek Müslüman hayatının merkezine yerleşmiştir. Mescitler ve camiler kişinin Allah ile olan ilişkisinin şekillendiği, çocukluktan itibaren Müslümanın İslam boyası ile boyandığı, güzel ahlak ile ahlaklandığı, ilk Kur’an eğitimini aldığı, ulvi mekândır. Bu yüzden Camiler bizim hayatımızda çok önemli bir yer tutar. Çocuklukla başlayan cami ve Müslüman ilişkisi hayat boyu devam eder. Vakit namazları, cuma namazı, bayram namazları, cenaze namazlarında biz hep camideyizdir ve sürekli bir eğitim ve öğretimin içindeyizdir. Bugün ülkemizdeki seksen bini aşkın camimizin her biri birlik ve beraberliğin pekiştirildiği, kardeşlik ruhunun canlı tutulduğu, ibadet ve islam ahlakının kaynağından öğrenildiği irşat ve irfan merkezi olarak görülmelidir. Başta hutbe ve vaazlar, cami dersleri, akait, fıkıh, tefsir, hadis sohbetleri, camilerde Kur’an öğretimi, cami ve mescitlerimizin asli fonksiyonlarından birisi olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Peygamber Efendimiz zamanında olduğu gibi kadınlar, gençler, çocuklar ve toplumun tüm kesimleri ve bireyleri aynı imkân ve rahatlıkla camilerimizdeki vaaz, sohbet ve cami derslerine katılmalıdır. Bu bilinçle camilerimizi sahih dini bilginin muhkem kaleleri olarak görmeli ve iyi değerlendirmeliyiz. “Mevlid-i Nebi Haftası ve Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle mabetlerimizi, onların süsü derecesinde olan cemaatinden mahrum bırakmayalım. Bu kutlu mekanları, her zaman ulvi coşkunun yaşandığı yerler olarak hayatımızın merkezine yerleştirelim. Bu bilincin sonraki nesillere aktarılması için üzerimize düşen görevleri millet olarak her birerimiz yerine getirme gayretinde olalım. Bu vesile ile içinde bulunduğumuz haftanın, toplumumuzun, milletimizin ve bütün din kardeşlerimizin yararına olacak gelişmelere medar olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.”