CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifi ve 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde söz aldı. Kuşoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda; iktidarın “Bugünü kurtaralım, seçime kadar götürelim, ondan sonra Allah kerim” politikası izlediğini belirterek, “Yarın seçimden sonra ya da önce ülkenin ekonomi ve maliye politikalarının, ülkenin yıkılması anlamına gelecek politikalar izleniyor. Kur, faiz baskılanıyor, bankacılık işlemleri baskılanıyor, borsa manipüle ediliyor, Merkez Bankası bağımsızlığını yitirmiş vaziyette. Merkez Bankası, TÜİK manipüle ediliyor. Mevzuat aynı şekilde, kamu ihale kurumu aynı şekilde. Özelleştirme İdaresi vs. hepsi. Bu vaziyette yarın seçimden sonra Türkiye bizim değil mi?” dedi.



HER SENE BİR ÖNCEKİ YILDAN DAHA FAZLA SORUN VE SIKINTI İLE KARŞI KARŞIYA KALIYORUZ

Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, “Sabah iğrenç bir konu üzerinde görüşmelere başladık ama bütün grupların bu konuda hem fikir olması, bu konu ile ilgili olarak toplumun ahlaki değerlerinin yıpranmamasına göz yumulmaması konusunda hem fikir olması güzeldi. Aslında birçok konun siyasete karıştırılmaması lazım. Birçok konuyu bizim kutuplaşmış siyasete alet etmememiz lazım. Bu güzel bir örnekti ama keşke diğer konularda da günlük siyasete alet etmeden bu sorunları çözebilsek” diyerek konuşmasına başladı. Hazine ve Maliye Bakanlığı üzerine her sene sorun ve sıkıntıları dile getirdiğini hatırlatan Kuşoğlu, şunları söyledi: “Her sene bir önceki yıldan daha fazla sorun ve sıkıntı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunu samimi olarak ifade ediyorum. Üzülüyorum, bu sorunların çözülmemesi, her sene katlanarak gelmesinden dolayı üzülüyorum. Bakın bu sene de geldik, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Enflasyon geçen seneye göre kat kat artmış. Geçen yıl bu tarihlerde yüzde 19 küsur olan enflasyon bugün yüzde 80’lerin üzerinde, resmi rakam olarak. Enflasyonla da mücadele edilmiyor. Enflasyon diğer ülkelerde olduğu gibi mücadelenin ilk basamağı değil. İlk hedefi değil. Öbür taraftan ana paradan daha fazla faiz ödemesi yapıyoruz. Diğer taraftan kamu borcu geçen yıla göre Türk parası bazında yüzde 41 artmış vaziyette. 20 yılda 8 kez servet affı çıkarmış, 9 kez vergi affı çıkarmış Maliye ve Hazine Bakanlığı’ndan söz ediyoruz. Öbür taraftan da bu yıl da OECD listelerinde gri listede yer alan bir Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan söz ediyoruz maalesef. Dolayısı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyorum ama demin de samimi olarak ifade ettiğim gibi bu eleştirilerim beni mutlu etmiyor, üzüyor.”

SEÇİMDEN SONRA BU TÜRKİYE BİZİM OLMAYACAK MI?

Kuşoğlu, eleştirilerinin ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü.  “Yürütme erkindeki tek seçilmiş kişi olarak, doğrudan Cumhurbaşkanı ile ilgilidir. Şimdi, bu ülke seçimden sonra bize ait değil mi? Seçimden sonra bu Türkiye bizim olmayacak mı? Bu ülkede yaşamayacak mıyız? Bunu neden söylüyorum, şimdi yıkım politikaları izleniyor neredeyse. Bunu samimi olarak söylüyorum. Seçim politikaları izlenir, her ülkede seçim politikaları izlenir. Bunu makul karşılıyorum ama bunlar seçim politikası değil. Yarın seçimden sonra ya da önce ülkenin ekonomi ve maliye politikalarının, ülkenin yıkılması anlamına gelecek politikalar izleniyor. Kur, faiz baskılanıyor, bankacılık işlemleri baskılanıyor, borsa manipüle ediliyor, Merkez Bankası bağımsızlığını yitirmiş vaziyette. Merkez Bankası manipüle ediliyor, TÜİK manipüle ediliyor. Mevzuat aynı şekilde, kamu ihale kurumu aynı şekilde. Özelleştirme İdaresi vs. hepsi. Bu vaziyette yarın seçimden sonra Türkiye bizim değil mi? Bu ülkede yaşamayacak mıyız? Nasıl bu politikalar izlenir, bunu anlayamıyorum.”

BÖYLE POLİTİKA OLMAZ

“Gerçekten de ‘Bugünü kurtaralım, seçime kadar götürelim, ondan sonra Allah kerim’.  Böyle bir politika olamaz arkadaşlar. Ben demiyorum ki hani seçimden önce yapısal reformları yapalım, senelerdir söyledim bunu, söyledik. ‘Reformlar yapılsın, yapılsın, yapılsın’. Tamam, yapılmadı, anlıyorum, seçimden önceden de yapılamaz, yapmazsınız; kimse yapmaz ama bu tür politikalar da izlenmez, gerçekten izlenmez. Şimdi, yavaş yavaş anlatacağım, bu politikalar ülkeye çok çok zarar veren, sıkıntı veren politikalar. Yarın, bunlardan dönüş kolay kolay olamayacak, çok daha büyük sıkıntılara duçar olacağız maalesef öyle görünüyor. Kamu mali yapısı ki bugün ekonomiyle ilgili, maliyeyle ilgili birçok kurumu gözden geçireceğiz, politikaları gözden geçireceğiz. Kamu mali yapısı çökmüş vaziyette.”

KANUNA GÖRE BORÇLANMA LİMİTLERİ AŞILAMAZ

“5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, diğer mevzuat, işte, MASAK, maliyenin vergi denetimleri, MASAK denetimi aklınıza ne gelirse, biraz önce saydım; TÜİK'i, BDDK'si, SPK'si, hepsi sıkıntılı. Hepsinin kurumlaşmalarıyla ilgili oynanmış, mevzuatlarıyla oynanmış, kadroları da yetersiz. Şimdi, kadroları yetersiz, kurumlarla oynanmış diyorum, bir örnek vereyim. Sayın Bakanım, bütçeye göre 2022 yılında, bu yıl içerisinde bütçe açığı 278 milyardı. Geldik aralık ayına, bugün Aralığın 12'si, bütçe bittiğinde 17'si olacak. Yılın sonu gelmiş vaziyette ve siz, Maliye Bakanlığı olarak bütçe borçlanma limitlerini aşmış vaziyettesiniz iki aydan beri. İki aydan beri değerli arkadaşlar, bu Meclis’in verdiği borçlanma limitleri aşılmış vaziyette. Kanuna göre borçlanma limitleri aşılamaz. İki aydan beri aşılan borçlanma limitleriyle ki kanunsuz borçlanma yapıldı demektir; bakın, kanunsuz borçlanma yapıldı diyorum, kanunsuz borçlanma yapılmış. Belki bütçe bittikten sonra, bütçe görüşmelerinden sonra bir kanun getirecekler, yeniden aşılan bütçeyi kanunlaştırmaya, legalleştirmeye çalışacaklar. Bu doğru mudur? Bunu hep beraber eleştirmemiz gerekmiyor mu? Maliye Bakanlığı yürütme olarak nasıl böyle bir tasarrufta bulunabilir? Ben de Maliye kökenliyim, bizim zamanımızda böyle bir hadise olsaydı biz bürokrat olarak şuralara gelemezdik. Eğer sorumlu siyasiyse ki sonuçta siyasilerin sorumlu olması lazım, siyasiler olarak burada oturamazdık. Gerçekten öyledir. Borçlanma limitleri aşılmış, yasama organının verdiği limitler aşılmış, daha bu saate kadar yasal bir düzenleme yapılmamış, olacak şey mi? Evet, devlet olmayınca böyle oluyor ya da devlet adamı; kahtırical durumu olunca böyle oluyor belki de.”

136 MİLYAR NEREDE, NEREDE KULLANIYORSUNUZ BUNU?

Yine bu konuya girmişken belirteyim, nakit dengesine göre de 61 milyar lira hazine açık vermiş ocak-kasım döneminde. Hâlbuki bakıyorsunuz rakamlara 350 milyar borçlanmış hazine. 294 milyar kasaya eklenmiş, ocaktan itibaren aldığınızda 136 milyarlık bir meblağın olmadığını görüyorsunuz. Şimdi, ben Sayın Maliye Bakanlığımıza, Hazine ve Maliye Bakanımıza soruyorum: Bu 136 milyar nerede, nerede kullanıyorsunuz bunu? Muhtemelen kamu bankaları eliyle birilerine bunlar kredi olarak, düşük faizli kredi olarak veriliyor yani kaynak aktarılıyor, bunun yorumu budur. Bunun açıklaması olmazsa yorumu doğrudan doğruya budur. Bu da kanunsuz maalesef, cezalandırılması gereken bir iş.”

YURT DIŞINDA TÜRK VATANDAŞLARINA AİT ÖNEMLİ MEBLAĞLAR VAR

“Bir de unutmadan söyleyeyim, yurt dışında Türk vatandaşlarına ait önemli meblağlar var. Türkiye'ye son yıllarda çok büyük paralar girdi, özellikle 2000'li yıllarda, son yirmi, yirmi üç yıldan beri çok büyük meblağlar girdi. Dünyada en fazla nakdin olduğu, likidin olduğu, borçlanma imkânlarının yüksek olduğu, faizlerin düşük olduğu bir dönem yaşadık. O dönemde Türkiye de çok borçlandı, Türkiye'ye çok büyük kaynak girişi oldu. Peki, şu anda para var mı, döviz var mı ülkede, yok. Sıkıntısı var, görüyorsunuz, nasıl baskılanıyor, bir kuruş için neler yapılıyor, ülkelere yalvarılıyor neredeyse. Şimdi, bu vaziyete geldi. Peki bu dövizler nerelere gitti? Buradan döviz kazanan Türk vatandaşları, bazı vatandaşlar bunları yurt dışına götürdü. 2014'te, 2015'te Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın o tarihteki açıklamalarına göre 135 milyar, 150 milyar civarında bir para vardı, Türk vatandaşlarına ait yurt dışında. Şimdi, bu meblağ ne kadar oldu? Birçok kaynağa göre bunun 200, 300, 500 milyar olduğu ifade ediliyor.”