TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görülen Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçesinde konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin görüşmelerinde, “1 trilyona yakın bir artış oldu vergi gelirlerinde. Nasıl oldu bu? Nereden karşılandı bu artış? 1 trilyon liralık bir vergi artışı nereden karşılandı? Vatandaştan. Enflasyon dolayısıyla vatandaştan 1 trilyon lira ilave vergi alınıyor bu sene. Bu, enflasyondan kaynaklanıyor. İşte enflasyon, vatandaşı ezmektir. Vatandaş ekmek alırken, aracına binerken, elektriğini yakarken, su içerken harcadığı vergilerle, dolaylı vergilerle, harcamalar üzerinden alınan vergilerle vergi ödüyor. Tabii enflasyon arttığı için bunlarla daha yüksek bedeller ödüyor. Bu arada ödediği bu vergilerle siz, vergi gelirlerini finanse ettiniz, artırdınız. İşte bu, vatandaşın vergilendirilmesidir. Enflasyon yoluyla vatandaşın, toplumun öldürülmesidir” dedi.

ÜRETİMİN ARTMASI SÖZ KONUSU DEĞİL

Komisyonda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, şunları söyledi: “Şimdi, ‘İhracatımız tarihi rekorlar kırmaya devam ediyor’ demişsiniz ama bu sene dış ticaret açığı rekor kırıyor. Şu anda ekim ayı itibarıyla 90 milyar doları aştı, 100 milyar doları aşacak yıl sonuna kadar, öyle görünüyor. En kötü yıllarından biri yani, bu dış ticaret açığı yönünden. Cari açık da 60 milyar doları bulacak diye tahmin ediliyor. Bu, bir eksiklik. Bir de şimdi, ‘Enflasyonla mücadeleyi birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin yaptığı gibi tüketim, üretim ve yatırım daralmasına neden olacak faiz artışları yoluyla değil, ekonominin üretim kapasitesini artıracak arz yönlü politikaları geliştirerek sürdürüyoruz’. Bu güzel ancak arz yönlü politikaları sürdürmek nedir bununla ilgili hiçbir açıklamanız yok. Arz yönlü politikalar, üretimi artıran politikalardır. Şu anda bizde üretimin artması söz konusu değil. Üretimi artıracak politikalar, aslında yapısal reformlardır. Yapısal reformları gerçekleştirirsiniz ondan sonra arz yönlü politikalar gelişir, üretim artar, üretim odaklı bir ekonomi oluşur. Bu, yıllardan beri yapılmadı, seçim öncesi hiç yapılamaz. Onun için bu ‘Arz yönlü politikaları geliştirerek sürdürüyoruz’ sözü doğru değil.”

SOSYAL KONUT PROJESİNİN ÖDENEĞİ YOK

“8 milyona yakın müracaat oldu bu sosyal konut projesi için. 250 bin konut yapılacak, onun haricinde dükkanlar vesaire de var. Şimdi, ‘Böyle bir konut projesini başlattık’ diyorsunuz. Dün biz; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesini görüştük. 10-11 milyar konmuş bütçesine, yani bu neyi karşılar? Böyle, Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesine para konmaması, bu ödeneğin olmaması demektir. Ödenek konmaması ne anlama geliyor acaba? Yani burada siz de yazmışsınız; ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesini başlattık’. İyi de ödeneği yok. Ekonomimizle ilgili çok önemli kurumları görüşüyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı, dev bir kurum. Onun haricinde Gelir İdaresi Başkanlığı da var ilaveten. TÜİK var, sunum yapmayan. TÜİK, ekonomimizin önemli bir kurumu ama maalesef hiç inandırıcı değil, devlet adına maalesef yüz kızartıcı bir kurum oldu. SPK, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, BDDK. Bunlar, özellikle son dönemlerdeki uygulamaları sıkıntılı olan, yolsuzluk kokuları gelen kurumlar maalesef. Özellikle SPK’dan bahsediyorum.”

MİLLETİ PERİŞAN ETTİNİZ

Ben Mülkiye’liyim. Bizim dönemimizde bir maliye hocamız vardı, Profesör Doktor Bedri Gürsoy. Bedri Gürsoy Hoca, Maliye Bakanlığı da yapmıştı, iyi bir Maliye Bakanı’ydı. Yani hem akademisyen olarak hem bakan olarak tecrübesi vardı, yani uygulamacıydı. O şöyle derdi; ‘Maliye Bakanları çatık kaşlı olur, az konuşur, borç vermez, tasarrufa yönlendirir, kimseye de para vermez, böyle sert adamlar olur’. Bu bir tarz meselesi, o öyle söylerdi. Şimdi siz, farklı bir bakan profili çizdiniz; güler yüzlüsünüz, açık sözlüsünüz, az konuşmuyor, çok konuşuyorsunuz. Bunu eleştirmiyorum, belki sizin tarzınız doğrudur, bunu da kabul ediyorum ancak şu ‘heterodoks, nöroiktisat’ falan, bunlar nereden çıkıyor? Milleti perişan ettiniz hakikaten. Yani bu tarzınız tamam ama bu söylemler, bu uygulamalar, bu politika; perperişan oldu millet. Bu yüzden, hele epistemolojiyi de anlamadılar. Şimdi şöyle söyleniyor, sizi destekleyen, Meclis’te birinci parti durumunda olan partinin milletvekilleri tarafından; ‘Ya öyle böyle ama çarklar dönüyor. Bu, seçime kadar gider’. Bunu söyleyen iş adamları da var. Bu çarklar dönüyor, seçime kadar bu iş belki gider, bilmiyorum tabii ama seçimden sonra Türkiye bir felaketle karşı karşıya gelir bu politikalarla. Her şeyi öteliyoruz, her şeyi seçim sonrasına bırakıyoruz. Yani seçim ekonomisi olur, dünyada bu kabul edilebilir gerçektir ancak her şeyin bu kadar geriye doğru ertelendiği, ötelendiği, sorunların çözülmediği bir ekonomi olmaz. Bu, gerçekten Türkiye'yi çok büyük bir felakete doğru götürüyor, çok büyük endişelerimiz var. Seçim sonrası kim kazanırsa kazansın, Türkiye kazansın ama bu şekilde Türkiye kazanamaz.”

ENFLASYON DOLAYISIYLA VATANDAŞTAN 1 TRİLYON LİRA İLAVE VERGİ ALINIYOR

“Gerçekten politikalar çözümsüz ve geriye doğru ertelemeyi, ötelemeyi getiren politikalar maalesef. Geçen yıl yaptığımız bütçede, bu zamanki bütçede, ek bütçe öncesi 1,2 trilyon liralık bir vergi geliri beklentisi vardı. Ek bütçeyle bu, 900 daha arttı, 2,1 trilyon liraya çıkardınız. Şimdi, 1 trilyona yakın bir artış oldu vergi gelirlerinde. Nasıl oldu bu? Nereden karşılandı bu artış? 1 trilyon liralık bir vergi artışı nereden karşılandı? Vatandaştan. Enflasyon dolayısıyla vatandaştan 1 trilyon lira ilave vergi alınıyor bu sene. Bu, enflasyondan kaynaklanıyor. İşte enflasyon, vatandaşı ezmektir. Vatandaş ekmek alırken, aracına binerken, elektriğini yakarken, su içerken harcadığı vergilerle, dolaylı vergilerle, harcamalar üzerinden alınan vergilerle vergi ödüyor. Tabii enflasyon arttığı için bunlarla daha yüksek bedeller ödüyor. Bu arada ödediği bu vergilerle siz, vergi gelirlerini finanse ettiniz, artırdınız. İşte bu, vatandaşın vergilendirilmesidir. Enflasyon yoluyla vatandaşın, toplumun öldürülmesidir. Bu, sadece ekonomik olarak vatandaşın ezilmesi değil, sosyal anlamda da toplumun bozulmasına sebep oluyor, ahlaki çöküşe de sebep oluyor. Onun için öncelikle enflasyonla mücadele etmeniz gerekiyor. Önceliğin enflasyonla mücadelede olması lazım. Büyüme… Böyle bir zamanda büyüme değil, öncelikle enflasyonla mücadele edin. Enflasyonla mücadele ediyorsak da bütçe açığı böyle olmaz. Geçen yıl yine ilk dönemde 200 küsur bütçe açığı öngörülmüştü, şimdi yıl sonu için 600 öngörülüyor. Bu bütçe açığıyla, bu para politikasıyla, böyle bir para politikasıyla, bütçe açığıyla, gelirlerin geleceğe endekslenmemesiyle, yani geçmişe endeksli politikalarla bununla mücadele edemeyiz. Onun için önceliği enflasyona vermek zorundasınız. Şimdi, elinizde büyük bir meblağ Türk lirası olsa, Hazine ve Maliye Bakanı’sınız, nereye yatırırsınız, paranızın değerini nasıl korursunuz, Türk liranızın değerini nasıl korursunuz? Soruyorum. Ben bakıyorum, bu işlerle de uğraşıyorum, partimin de Hazine’den aldığı yardımı değerlendirmek zorundayım. Türk lirası olarak aldığımız bu yardımla yıl sonunu nasıl getireceğimizi ben bilemiyorum. İnanın, Türk lirası olarak tutmak istiyorum, tutamıyorum; döviz almak istemiyorum, almadım da şimdiye kadar. Fonlara falan yatırmaya çalışıyorum, Türk lirası tutamıyorum. Resmi olarak yüzde 85’in üzerinde bir enflasyon var, bana bankaların vereceği nema 15-16. Ben, nasıl gelirimi Türk lirası olarak koruyacağım? Yabancı fonlara, başka kaynaklara, dövize başvuracaksınız; başka yolu yok bunun.”

DEVLET ÖNGÖRÜLEBİLİR OLUR

“Kur Korumalı Mevduat; zaten biz ona giremiyoruz ama vatandaş girse bile o da koruyamıyor tasarruflarını. Servetini ya da tasarruflarını devam ettiremiyor. Türk lirası olarak tasarrufu devam ettirmek için hiç alan bırakmadınız. Tabii Türk lirası yoksa enflasyonla da mücadele edemezsiniz. Yani Türk lirasıyla tasarruf yapılamıyorsa enflasyonla mücadele etmek de mümkün değildir. Sizin tarzınız, güler yüzlü olmak. Bu tarz sizin tabii ki, öyle olmasını ben de tasvip ediyorum. Bu tarzı devam ettirin ancak bir konu var ki o çok çok önemlidir. İster çatık kaşlı olun ister güler yüzlü, sonuç olarak bir devlet duruşu olmak zorunda Maliye Bakanlarında. Bu devlet duruşu da güven vermekle olur, güven vereceksiniz ve sürpriz yapmayacaksınız, öngörülebilir olacaksınız. Devletin manipülasyon yapması, piyasayı şaşırtması doğru şeyler değil. Merkez Bankası, mesela en son PPK kararıyla 1,5 daha düşürüleceği ifade edildi ve ondan sonra duracağı ifade edildi ama ondan önce net duracak mı faiz artışları, düşecek mi, ne kadar olacak? Hiçbirisiyle ilgili bir açıklamaya yoktu, hep sürpriz bekledik. Devlette bu sürpriz olmaz. Devlet; vatandaşını, yatırımcısını şaşırtmaz. Öngörülebilir olur devlet.”

HIZLA ÇÖKÜŞE DOĞRU GİDİYORUZ

“Benim anlattığım, sizin anlattığınız farklı ama bana göre şu anda ekonomide, maliyede geldiğimiz nokta, bir çöküş öncesi. Hızla çöküşe doğru gidiyoruz maalesef. Size bağlı, burada ekonomi kurumları var; bunların birçoğuyla ilgili olarak da sorunlar var. Bir kere, kurumları tahrip ettik. Önce kurumlarda tahribat oldu, mevzuatta da beraberinde tahribatlar geldi. Şimdi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’yla ilgili birçok değişiklik yaptık, anormal değişiklikler, hâlbuki iyi bir kanundu, uygulanamaz hâle getirdik neredeyse, şu anda çok eksikleri var. Sayıştay Kanunu’nda değişiklikler yaptık. Kamu İhale Kanunu’nda 200’e yakın değişiklik yapıldı, Kamu İhale Kanunu’nda. Hem Kamu İhale Kanunu’nda hem de kendi kanunlarında ihaleyle ilgili yapılan değişikliklerle 200’e yakın değişiklik yapıldı. Vergi kanunlarında keza, benzeri şekilde birçok değişiklik yapıldı. Sonuç olarak, 9 da vergi affı çıkarıldı. 9 vergi affı, 8 de servet affı çıkarıldı. Tüm bunların sonucunda mevzuatımız ve kurumlarımız altüst oldu.”

SERVET AFFIYLA TÜRKİYE’YE NE KADAR DÖVİZ GİRDİ

“8 servet affı oldu. Geçen sefer de cevap vermediniz. 8 servet affıyla ne kadar döviz girdi Türkiye’ye dışarıdan? Ne kadar altın girdi? Ne kadar servet unsuru kazandık? 8 servet affı yaptık, bunu bilmiyoruz, bilmeniz lazım. Ama ben söyleyeyim; Türkiye, bu 8 servet affı sonucunda gri listeye girdi. Bu konuda yapılan önemli yanlışlar var, mevzuatta yapılan önemli yanlışlar var; öyle gri listeye girdik. Şimdi, iki seneyi aşkın bir süreden beri gri listedeyiz ve bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. Geçen Dışişleri Bakanlığı’yla da konuştuk, Bakan ‘Bu, siyasi bir karardır’ dedi ama siyasi karar olmadan önce bunun somut sebepleri var, hukuki sebepleri var, ekonomik sebepleri var. Giden para ne kadardır? Yurt dışında Türk vatandaşlarına ait ne kadar para vardır, bir de onunla ilgili cevap verebilir misiniz? En son 2014’te, 2015’te Maliye Bakanımız bu konuyla ilgili bilgi vermiş; 150 milyar dolara yakın, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre. 150 milyar dolara yakın; birisinde ‘135’, birisinde ‘150 milyar dolarlık yurt dışında Türk vatandaşlarına ait servetler var’ demiş. Ancak daha sonra çıkışlar çok daha fazla arttı, şu anda 300 milyarın altında olmaması gerekir diye tahmin ediyoruz. Bir de yurt dışındaki Türk vatandaşlarına ait servet miktarını söyler misiniz? Vergi harcamasından bahsettiniz, ‘276 milyar’ dediniz ama 335 öngörülmüştü, bu sene 994 milyar; 1 trilyon vergi harcaması öngörüyorsunuz. Vergi harcaması, alınması gereken verginin alınmaması demektir. Bunun ne kadarı sermaye gelirlerinden, ne kadarı emek gelirlerinden oluşuyor, biliyor musunuz? O 1 trilyonun, aşağı yukarı 1 trilyonun 170 milyarı, 180 milyarı, 200 milyarı diyelim, emek gelirleriyle ilgili; geri kalanı sermaye gelirleriyle ilgili. Yani vergi harcamasında da bir anormallik var.”