Değerli okurlarım. Hatırlayacağınız üzere bundan önceki yazımda çocukluğumda yaşadığım Hırka-i Şerif olayından bahsetmiştim.

Şimdi de sizlere, Ord. Prof. İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın yazdığı “Büyük Osmanlı Tarihi” adlı ansiklopedik eserinden araştırıp, esinlendiğim, hayretler içinde kalacağınız, ibretlik bir bölümü aktaracağım.

Osmanlı Sultanı Abdülaziz döneminde, 1872 yılında yaşanmış oldukça ilginç, akla ziyan, “Nalın-ı Şerif!” olayı şöyle gelişir:

Topkapı sarayının, kutsal emanetler bölümündeki kıymetli eşyalar arasında, peygamberimizin bir tek nalını da bulunmaktadır ama nalın’ın diğer eşinin nerede olduğu bilinmemektedir.

Nalın’ın diğer eşine ait söylenti, halk arasında şöyle dile getirilmektedir: “Nalın’ın diğer eşi Samsun’un Lâdik ilçesinde bulunmuştur!”  İşte bu etkileyici söylem sadece Lâdik halkında değil Osmanlı’nın önemli şehirlerinden Samsun ve başkent İstanbul’da da büyük heyecan yaratır.

Bulunduğu iddia edilen Kutsal Nalın! Lâdikliler tarafından kutulanarak dualarla bir katır sırtında yerleştirilir ve Samsun’a doğru yola çıkarılır. Bu (sözde) kutsal nalını karşılamak üzere, Samsun’un yöneticileri, şeyhler, medrese öğrencileri, askerler, sivil memurlar ve halktan bazı kişiler, şehre yarım saatlik mesafede yola çıkar ve gelenleri büyük bir merasimle karşılarlar.

Bundan sonra, nalını Samsun’dan alıp İstanbul’a götürmek amacıyla, hükümetin görevlendirdiği on bir kişilik bir heyet, Şiar-ı Nusret vapuruyla Samsun’a gönderilir. O günün Samsun Sancağı mutasarrıfı (valisi), nalını kucağına alır ve merasimle vapura gider ve onu kaptana teslim eder. Ünlü nalın İstanbul’da büyük bir merasimle karşılanır ve Topkapı sarayında ziyaret edilmesi için özel bir program hazırlanır.

Bu nalın olayının sebep olduğu mucizeler ve kehanetler zamanın İstanbul gazetelerinde yer alır. Denir ki: “Nalını Lâdik’ten Samsun’a getirmekte olan katır, koyun sürülerinin hizasından geçerken, nalının cazibesine kapılan koyunlar katırın etrafını sarmışlar ve ağlar gibi hazin, hazin melemişlerdir. Ayrıca kötürüm olan bir ihtiyar nalını gördüğü vakit derhal ayağa kalkmış ve yürümeye başlamıştır. Bir de yıkanan nalın örtüsünün suyunu içen dört yaşında kötürüm bir çocuk da iyileşmiştir.”

Bunlardan başka nalın olayını yazan bir gazeteci, asırlarca birbirinden ayrı düşmüş olan bu iki nalının bir araya gelmesinin Padişah Efendimizin ruhani kudretinin bir eseri olduğunu vurgulamış, nalınlardan birinin devletin denizcilik kudretini, diğerinin ise kara orduları kudretini temsil ettiğini yazmıştır. Ve ilaveten nalınlar sayesinde Osmanlı Devletinin düşmanlarına karşı zaferler kazanacağından da bahsetmiştir.

Ama yapılan incelemeler sonucunda, getirilen nalın’ın aslı ile hiç ilgisi olmadığı, yani sıradan bir tek terlik olduğu tespit edilmiştir.

Yukarda anlatılan trajikomik olaylar ve hurafelere dayanan dini taassup; Padişahın sadık ümmeti olarak nitelendirilen, birey özelliğini kazanamamış, bilimsel eğitimden yoksun olan zamanın Osmanlı toplumu ile ilgili olup ne yazık ki acı bir gerçektir.

Aslında Osmanlı İmparatorluğunun 700 yıllık köklü geçmişine göz atacak olursak: Yavuz Sultan Selim Han zamanında Mısır’ın fethiyle devralınan Halifelik Müessesesi, maalesef din üzerinden çıkar sağlayan, bazı Şeyhülislamlar, aşırı tutucu dini önderler ve yobaz softalar yoluyla baskılanmış ve etkisini yitirmiştir.

Ümmet yapısındaki Osmanlı Müslüman erkek toplumu ise savaş zamanı yaka paça askere alınan, eski düzen kara sapanla toprağını ekip biçmeyle uğraşan, adeta emeği sömürülen bir kitle olmaktan asla kurtulamamış, devamlı ezilen taraf olmuştur.

Bu düşündürücü hikâye de yer alan olaylar kesinlikle gerçek İslam’ı yansıtmamaktadır.

Bunun yanında, Sultan Abdülaziz devrindeki dini önderler (ulema) içinde, az sayıda da olsa dinin gerçek anlamını özümsemiş kimseler de vardı. Örneğin Cevdet Paşa onlardan biriydi. Engin bilgi birikimi ve tecrübesiyle halkın hak ve hukukunu gözetir, inanç konusunda yapılan yanlışları açık kalplilikle dile getirirdi.

Not: www.polatlipostasi.com dan e-gazete okunabilir; ‘yazarlar’ bölümünden de arzu edilirse tüm köşe yazılarıma erişilebilir. Bana köşe yazılarımla ilgili görüş ve fikirlerinizi yazabilirsiniz.

[email protected] , [email protected]

'

'

'

'

'