1915 ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARI (3):Kanlı Sırt Platosu’nun hemen güneyinde, Keltepe’de mevzilenen Yüzbaşı John Milne yeniden vurulduğunda hâlihazırda üç kez yaralanmıştı zaten. AIF (Anzak) Ordusu, 1. Tümen, 3. Tugay, 9. Taburdan Yzb. John Milne o anda yaşadıklarını şöyle dile getiriyor:

“Hemen yanımda yatan bir adam öldürüldü; tüfeğini alıp ateş etmek için sol elimi çıkardım. Tam o anda bir mermi patladı ve parmaklarım isabet aldı, tüfeğin kundağını paramparça etti; bu nedenle o anda ateş edemedim. Sargı paketini çıkardım, parmaklarımı bağladım ve ateşe devam ettim ama hemen ardından 15 santimlik bir yere çarptı ve kopan bir parçası sol kolumun üst tarafına saplandı.”

Dürbünüyle bakan Yarbay Şefik, Kanlı Sırt’ın kuzeydoğu köşesindeki çatışma da dâhil, ölümüne çarpışmayı arada bir görüyordu. 5. Ordu, 9. Tümen, 27. Alay Karargâhından Yarbay Şefik olayı şöyle anlatıyordu:

“Ansızın çalıların arasında birbirine yakın bir sıra düşman askerinin ayağa kalktığı görüldü. Önlerindeki çalılıktan geçtiler ve bir süngü taarruzuyla piyadelerimize hücum ettiler. Piyadelerimiz Avusturalyalıların bu taarruzunu görünce, hemen hep birlikte ayağa fırlayıp, aynı şekilde onlara hücum ettiler. Adamlarımızın karşı taarruzunu gören Avusturalyalıların büyük çoğunluğu aniden durdu. Birkaçı bizim askerlerle süngü ve tüfek düellosuna girerken, diğerleri kaçıp çalıların arasında kayboldu. Adamlarımız tüfek ateşiyle onları kovaladı.”

Edirne Sırtı’nda, 5. Ordu, 9. Tümen, 27. Alay, 3. Tabur’dan Teğmen Mucip Bey ve küçük mangasının tez elden takviyeye ihtiyacı vardı. O anı şöyle dile getiriyordu:

“Muharebe bizim tarafta da etkisini göstermeye başladı. Tabur Komutanı Uşaklı Binbaşı Halis Bey, o anda ortaya çıktı. Birkaç saattir katlanılmaz hale gelmiş olan ağır sorumluluğun omuzlarımdan kalktığını hissettim. Derin bir nefes aldım. 20 yaşında bir ast için bundan daha büyük bir destek olamaz. Tabur komutanı beni tebrik etti ve düşmanın konumunu incelemeye başladı. Sararan yüzünden ve gözlerinde sönen ışıktan çıkarmaya çalışıyordum. Ama fazla düşünmeme ya da ipucu aramama gerek yoktu; zira haki ceketinin sol kolu kırmızılaşmaya başladı ve parmak uçlarında kandamlaları toplandı. ‘Yaralısınız!’ dedim. ‘Sırası değil! Askerler bilmesin.”

Bu genç subayın duruma hâkim olduğuna inanınca, Binbaşı Halis Bey tedaviye gitti.

  1. Alayın bize biraz daha fazla destek verecek durumda olduğu açıktı ama söz verilen takviye henüz gelmemişti. Türkler düşmanın sayı üstünlüğü karşısında adeta bunalıyordu. Yarbay Şefik’e 19. Tümen askerlerinin yolda olduğu söylenmişti. Peki neredeydiler?

  2. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Şefik’ten çok daha uzun bir süre, 5. Ordu Komutanı Liman Paşa’dan emir gelmesini beklemişti. Her taraftan çıkarma haberleri yağınca, Türk Yüksek Komutası yedeklerini muharebeye sokmakta tereddüt etmişti ve Mustafa Kemal, ancak saat 08.00 sularında emri aldı. Dramatik tepkisine Zeki Bey tanık oldu. 5. Ordu, 10. Tümen, 57. Alay 1. Tabur Komutanı Binbaşı Zeki Bey, bakın olayı nasıl yorumluyor:


“Düşmanın karaya çıkış haberi bize ulaştığında, taburum yürüyüş halindeydi. Şans eseri o sabah arazide, özellikle Kocaçimen Tepe’ye doğru bir talim emri verilmişti. Tümen komutanımız, şafak sökmek üzereyken Arıburnu’nda düşmanın bir çıkarma gerçekleştirdiği haberini almıştı. Türk kurmayı ve ilgili komutanlar çok sarp olduğu için oradan bir çıkarma beklemiyordu. Mesaj 19. Tümen komutanı Mustafa Kemal’den 5. Ordu Komutanlığınaydı. Bigalı mevkiinde bulunan bir taburun Arıburnu’na gönderilmesi isteniyordu. Emir gelince Alay toplandı. Mustafa Kemal bizzat geldi, alaya ve bir topçu (dağ topları) bataryasına, karaya çıkan İngilizleri (Anzakları) önlemeyi emretti.”

“Bu kuvvet Kocaçimen Tepe yönüne gitmişse, yapılan çıkarma salt gösteriş amaçlı değil, gerçektir ve bir ana kuvvetin çıkarmasıdır,” diye düşündü. Bu nedenle 9. Tümen Komutanının istediği gibi bir taburu değil bir alayı aldı. Derhal Mustafa Kemal önde Kocaçimen Tepe’nin güneyindeki araziden geçip Conkbayırı’na doğru gittiler.”

6 Mayıs 1915’te başlayan 2nci Kirte Muharebesi’ nde Seddülbahir cephesindeki İngiliz kuvvetlerine destek olmak amacıyla Anzak cephesinden gönderilen Alay’ınTürk siperlerine karşı yaptığı süngü taarruzunda bacağından yaralanan McKenzie, günlüğünün “5 Haziran 1915” tarihli bölümünde, bir Türk şehidine yaptığı insanlık ve uygarlık dışı utanç verici davranışını şöyle anlatır:

“İyice semirmiş bir Türk’ün üzerine oturdum ve bacağımı sardırdım.  Setin öbür tarafındaki yığını saymazsak,  siperden dışarı on üç ceset attık.  Hepsi bizim altı kişilik küçük ekibimizce bitirilmişti.”

Benzer bir davranış, Avustralya 8.Topçu Bataryası’ndan Teğmen Hector Roy McLarty’nin evine yazdığı 11 Ağustos 1915 tarihli mektubunda tasvir edilmektedir. Anzak cephesinde ele geçirilen Türk siperlerinde şehit düşmüş olan Türk askerleri Anzaklarca toplanarak gömülürken, gördüklerini ve duygularını şöyle anlatır:

“Dört günden beri onlar [Avustralya’lılar], ele  geçirilen  siperlerdenTürk  ölülerini sürüye sürüye çıkarıyor ve geniş çukurlara gömüyorlar. Sürüklenen her ceset benim ‘sığınağı’ geçtikçe, olağanüstü bir keyif alıyorum. Bu cesetler

dört, beş günlük ve kesinlikle vızıldıyor.”

Not: (1) Bundan sonraki (3 ad.) yazımda; neredeyse 8 ay süren bu çetin savaşta meydana gelen ilginç olaylardan bahsetmeye devam edeceğim.

Not: (2)  www.polatlipostasi.com dan e-gazete okunabilir; ‘yazarlar’ bölümünden de arzu edilirse tüm köşe yazılarıma erişilebilir.  İlhan Küçükbiçmen