Yıl galiba 1988’di. Bir gün Ankara’daki büromuzda çalışırken, Polatlı’dan eşimin aile dostlarından İlhan Köse kardeşim telefonla beni aradı ve:

“Abi, biz Polatlı’da Köse ailesi olarak bir “Isı Cam Üretim Tesisi” kurmak istiyoruz, bu konuda bize yardımcı olabilir misin?” dedi. Ben de O’na, cam konusunda bir çalışmam olmadı ama müsaade et bir araştırayım, demiştim. Kardeşi Hüseyin ile birlikte büroya geldiler, konuyu etraflıca görüşüp değerlendirdik. Sonunda Köse ailesine danışman olmam konusunda anlaştık.

Beş, altı ay kadar sonra, araştırma dosyamda, ağırlıklı olarak İtalyan firmaları ile ilgili bilgi depolanmıştı. Aynı yılın Nisan ayı idi. İlhan beni Polatlı’dan tekrar arayıp:

“Abi, önümüzdeki ay İtalya- Milano’da Cam İşleme Makineleri Fuarı varmış, hani oraya seninle beraber gidip, fuarı bir görsek diyorum… ne dersin?”deyince;

Ben de ona doğru düşündüğünü söyledim ve birlikte gidip Fuar’da tüm üretici firmaları görme şansımız olur, sonunda sağlıklı karar veririz, dedim. Bu arada ben İlhan’a (İngilizce-Türkçe) tercümanlık da yapacaktım.

'

Birlikte THY ile Milano’ya uçtuk. İşin içine zevkli sohbetler karışınca uçak yolculuğu çok kısa sürüyor, saatlerin ömrü kısalıyordu. Bir baktık ki “Milano için alçalıyoruz” anonsu kulaklarımıza çalınmış…” Türkiye-İtalya arasında gökyüzü biraz bulutlu olmasına rağmen açıktı. İnişe geçtiğimizde Milano şehri havadan güzel görünüyordu. Planlı yapısı, etrafının yeşilliği insanı imrendiriyordu adeta. Keşke bizim ülkemizde böyle olsa türünde düşündürüyordu insanı. İniş için alçalırken hafiften sis bastırmaya başlamıştı. Otelimize gitmek için taksi ararken etraf tamamen sise boğulmuş, göz gözü görmez olmuştu.

Ben daha önce iş için Milano’ya birkaç kez gitmiş ve bu güzel şehri kısmen de olsa gezme fırsatı bulmuştum. Şehrin her yanı adeta Roma Tarihi kokuyordu.

Yol arkadaşıma, “kısmetsizlik işte ama umarım bu sis uzun sürmez, açılır belki!” demiştim, O da, “inşallah abicim” diye yanıtlamıştı dileğimi. Otelimiz hava alanından kabaca 7-8 kilometre uzakta bir yerlerde olmalıydı. Nihayet “Rezidans” tabir edilen devasa bir otele bıraktı bizi İtalyan taksi şoförü.

Sabah kalktığımda ilk işim pencereden dışarı bakmak olmuştu. Kahrolası sis tüm yoğunluğuyla hayalet gibi çökmüş, kıpış kıpırdamıyordu meret. İşin iyi tarafı, otelimizden fuara bir servis otobüsü kalkıyor ve akşam da ziyaretçileri fuar dönüşü otele geri getiriyor olmasıydı.

'

İlk gün fuarı gezerek genel bir inceleme yapmıştık. Harika stantlar kurulmuş, sanki camcılık dünyası buraya çöreklenmişti. İncesinden, kalınına, yuvarlağından, kübiğine her cins camı işleme, kesme, şekillendirme makineleri vardı bu fuarda. Kalite, kalite, boy, boy… Fuarın bize göre önemli bir eksiği vardı; o da üzülerek gördük ki, hiç Türk firması yoktu. Toplam 4 gün fuarı inceleyecek ve gözümüze kestirdiğimiz, bütçemize uygun üç firmadan teklif alacak ve Türkiye’ye döndükten sonra onları değerlendirip karar verecektik.

Fakat kardeşim… Fuarda kaliteli makine üretimi yapan firmaları gördükçe, derler ya ağzımızın suyu akıyor ama fiyatları da adeta dudak uçuklatıyordu. Hele adı ve markası şimdi aklıma gelmeyen bir firma vardı ki… Bize göre sanki fuarın pırlantasıydı o. İlhan kardeşim dönüp dolaşıp beni o firmanın standına götürüyor, bir türlü oradan ayrılmak istemiyordu. Otomatik bilgisayarlı cam kesme masaları, iki camın kenarlarına çepe çevre macun yapıştıran thycooll makineleri, biten camları yıkama tezgâhları, büzüte (cam işleme) makineleri ve irili ufaklı daha niceleri. Aklımda bunlar kalmış...

Fuarın son gün gelip çatmış, gerekli teklifleri almış ve fuarı sonlandırmıştık. Akşam olmuştu ama yine dışarıda sis vardı. Fakat bu sefer canımıza tak etti. Otelimize dönmemeye, ne pahasına olursa olsun şehre inmeye karar verdik. Şehir istikametine giden servis otobüslerinden birine atlayıp tevekkel taala yola koyulduk ve baba kararlama, neresi olduğunu bilmediğimiz büyük bir caddede indik. Azizim yine göz gözü görmüyordu ve bu maceranın pek tadı tuzu da kalmamıştı. Sonunda neyse ki boş bir taksi yakaladık ve doğru otelimize…

Kardeşim şimdi sen kalk 3000 km. uzaktan İtalya’nın Milano şehrine gel. Orada beş gün kal ama hiçbir yeri göremeden gerisin geri ülkene dön. Bunu kime söylesen “şaka yapıyorsun” der ve inanası gelmez. Ama gerçekti işte…

***

Dönmemizin üzerinden bir ay geçmesine rağmen Polatlı’dan ses seda çıkmayınca merak edip İlhan Köse’yi aradım. “Abi… Bir konu var biraz bekleyeceğiz!” diye cevap verdi. Ben de, “herhalde maddi bir engel var!” diye düşünmüştüm.

Birkaç gün sonra beni arayıp, “İlhan abi, hani fuarda benim çok beğendiğim bir firma vardı ya… Türkiye’den birisi o firmanın makinelerini sipariş vermiş ama bir sorun çıkınca makineler gümrükte kalmış. Biz durumdan haberdar olunca, çok hesaplı fiyata alma şansımız doğdu. Sonunda onları ithal edip Polatlı’ya kuracağız. Abi, fuara gidip incelememiz sayesinde… Senin sayende bu güzel sonuç gerçekleşiyor” dedi.  Tabii bu güzel habere çok mutlu olmuştum.

Makineler ithal edildi ve Polatlı Yeni Sanayi bölgesindeki yerine kuruldu.

***

Tüm bu güzellikleri birlikte yaşadığım değerli kardeşim İlhan Köse kardeşim maalesef on yıl kadar sonra, geçirdiği ani bir kalp krizi sonucu genç yaşta yaşamını yitirdi. Onu çok özleyeceğim. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.

***

Biraz da Köseoğulları’ndan bahsetmek istiyorum. Ailenin direği rahmetli Necip Köse, yani babalarıydı. Melek ruhlu anneleri de rahmetli oldu. Daha önce bir trafik kazasında küçük kardeş İbrahim’i kaybetmişlerdi. Son yıllarda da Hasan ağabeylerini yitirdiler.

Ben, eşime akraba olan Hüseyin Köse kardeşimi harika bir insan olarak tanıdım. Çalışkan ve prensip sahibi olan, hali hazırda Hüseyin ve oğlu Haşim Köse, Polatlı’nın gururu olan bir Isıcam üretim fabrikasını birlikte yönetiyorlar. Bir de Hüseyin’in kıymetli kızı Seda Köse var. Tüm aileye başarılar ve mutluluklar dilerim.

Not: Eşim Makbule Hanımın halasının kızı, Polatlı Yardım Sevenler Derneği üyesi, İyiliksever güzel insan Naciye kardeşimiz Hüseyin Köse ile evliydi. İki yıl kadar önce ne yazık ki aniden rahatsızlanarak vefat etti. Eşim ve ben O’nu da özlem ve rahmetle anıyoruz. Işıklar içinde uyusun.