İstilacı Yunan Ordusu, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e çıktıktan bu yana geçtiği her yeri yakıp yıkarak Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiş, nihayet Sakarya Nehrine gelip dayanmıştı. Bundan sonra ise hedef Ankara idi. Ama karşılarında ülkesini canla başla savunan Türk Ordusunun gücünü ve bu ordunun başındaki dehayı yani M.Kemal Paşa’yı hesap edememişlerdi. Sakarya Meydan Muharebesini kaybeden Yunan Ordusu nehrin batısına ve güneyine geri çekilmek mecburiyetinde kalmıştı.

Bu arada ilginç olan ise; Yunan Kralı I. Konstantin’in Mudanya’dan gemiyle Atinaya dönerken halkına ve ordusuna moral vermek için resmi bir yalan bildiri yayınlamış olmasıdır. Bu bildiride sanki Sakarya savaşının Yunanlılar açısından zaferle sonuçlandığı ima edilmiştir. Ama olayları takip eden İngiliz ve Fransızlar Kralla aynı fikirde değillerdir.

Kaynak: İlhan Küçükbiçmen

Türkiye Büyük Millet Meclisi yine olağanüstü bir gün yaşamaktaydı. Savaş içinde kendilerini bırakanlar bile tıraş olmuş, tertemiz giyinmişlerdi. Dinleyici balkonları dopdoluydu. Dinleyiciler arasında Rusya Büyükelçisi Natzeranus ve Afganistan Büyükelçisi Ahmet Han ve birçok gazeteci bulunuyordu.

Başkan Vekili Hasan Fehmi Ataç oturumu açtı, kısa süren bazı yasal işlemlerden sonra, M. Kemal Paşa’yı kürsüye çağırdı:

“Söz, TBMM Reisi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nindir.”

M.Kemal Paşa, her zamanki yerinde, ortadaki birinci sıranın sağ başında oturuyordu. Ayağa kalkar kalkmaz bir alkış tufanı koptu, konuşmaya başlayıncaya kadar artarak sürdü. Kürsüye çıkan bu çelimsizce insan, emperyalizmin bütün isteklerini içeren Sevr projesini Sakarya toprağına gömmüştü.

  1. Kemal Paşa Milli Mücadele’yi kısaca özetledi. Sık sık alkışlarla karşılanan heyecan verici konuşmasını şöyle bitirdi:


“Efendiler! Biz haklarımızı barış yoluyla sağlamak için her yola başvurduk. Bu hususta hiç kusur etmedik. Fakat bizim iyi niyetimizi ve ciddiliğimizi medeniyet âleminden gizlediler. Ancak ilkel kavimlere tatbik edilebilir muamele ile birtakım çocukça, manasız tehditlerle karşıladılar.

Efendiler! Bütün cihanın bilmesi lazımdır ki Türk halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti, uşak muamelesine tahammül edemez. Her medeni millet ve hükümet gibi varlığının, hürriyet ve istiklalinin tanınması talebinde kesin olarak ısrar etmektedir. Ve bütün davası da bundan ibarettir… Yüksek Heyetinizin başkanı olarak beyan ederim ki biz savaş değil, barış istiyoruz. Eğer Yunan ordusunun bizi, bu meşru, bu haklı davamızdan vazgeçirebileceği düşünülüyorsa, bu mümkün değildir.

Efendiler! Ordumuz, vatanımızda tek düşman eri bırakmayıncaya kadar takip ve taarruzuna devam edecektir.”

Kürsüden indi. Bütün milletvekilleri ve dinleyiciler ayağa kalkmışlardı. Alkışlar arasında salondan ayrılıp odasına gitti.(…)

Başkan, Kozan Milletvekili Fevzi Paşa ile Edirne Milletvekili İsmet Paşa’nın, M. Kemal Paşa’ya milletin şükranlarını belirtmek üzere, gazilik unvanı ve müşirlik (mareşallik) rütbesi verilmesi hakkında bir yasa önerileri olduğunu bildirerek yasa önerisini görüşmeye açtı. Oylamaya muhalifler de katıldılar. Öneri oy birliğiyle yasalaştı 19 Eylül 1921.

Kaynak: *Turgut Özakman, “Şu Çılgın Türkler”, Bilgi Yayınevi.