Neden gitmek istiyorum size samimi bir şekilde anlatmak istedim.

Evet ben de yurt dışına yerleşmeyi düşünen gençler kervanında yer alıyorum.

Başlamadan şunları belirtmek istiyorum. Ülkemi çok seviyorum, her bir karış toprağı benim için özel, kültürü, yemekleri, havası her şeyine aşığım. Tarihimi çok seviyorum. Atatürk gibi bir liderin çıktığı coğrafyada yaşamaktan gurur duyuyorum...

Gençleri anlamayanlar için aslında bu yazım. Ben yazmaya devam edeyim sizler de okumaya devam ederseniz belki biraz olsun anlarsınız.

Ben üniversite sınavında çok yüksek bir puanla İletişim Fakültesi'ne yerleştim. Herkes avukat, öğretmen falan olmamı beklerken ben hep hayalim olan o medya sektörüne giriş yaptım. Çünkü biliyordum dünyayı medya yönetecekti.

4 sene başarılı bir şekilde eğitimimi tamamladım. Sadece okul başarısıyla kalmadım sektörde de devamlı yer aldım kendimi geliştirdim.

Eğitime önem veren bir insan olduğum için lisans yetmez dedim okulum biter bitmez tezli yüksek lisansa başladım. Akademi yolunda bebek gibi ilk adımları atmanın mutluluğunu hep yaşadım. Onu da başarılı bir şekilde bitirdim. Tezimi yazdım ve hocalarımdan bu tez doktora düzeyinde bir tez cümlesini duymak benim en büyük mutluluğum oldu.

Hiç ara vermeden bu eğitimlerimi tamamlayınca yaşım daha küçük olduğu için doktoraya hemen başlamayıp bir iki sene sektör kervanında yer almak istedim. Çünkü ilerde bir gün akademisyen olup öğrencilerime iletişimi bilimlerini aktarırken aynı zamanda meslek tecrübelerimden de bahsetmek istedim. Sonuçta herkes akademisyen olmak istemeyebilir.

İşte o an başladı hayal kırıklıklarım...

Sorun iş bulamamak değil çok çeşitli işler buldum, güzel yerlerde çalışma imkanım oldu.

Şimdi asıl sorunumu aktarmak istiyorum. Her yerde dönen siyasi torpil olayı beni rahatsız etmeye başladı. Adam kayırma, akraba yerleştirme... Benim ya da aynı şekilde eğitimler alıp başkasının olması gereken yerlere sırf amcası, dayısı olduğu için yerleşen insanları görünce umutlarım kırılmaya başladı. Çünkü ne bir amcam ne de bir dayım yoktu. Benim böyle şeylerle uğraşacak enerjim de yoktu...

Ben enerjimi işime, hayatıma, yapmam gerekenlere yöneltmeyi seviyorum. Böyle karmaşık, kazanamayacağım mücadeleyi vermem gereken yaşamı tercih etmek istemiyorum. Çünkü ne kadar kendimi geliştirme aşkıyla yanıp tutuşsam da şunu iyi biliyorum. Zaman çok kıymetli ve asla geri getiremeyeceğim.

Yurt dışı için adımlar atıyorum...

Bazen diyorum kal burada akademide ilerle. Ama ilerde akademisyen olup öğrencilerime bu gerçekleri anlatmak beni çok üzer.

Sosyal bilimler ayrı bir aşktır. Toplumla derdi olan, bir şeylerin sıkıntısını çeken insanların sosyal bilimlere ilgisi her zaman daha fazladır. İletişim Bilimleri her zaman benim göz bebeğim olacaktır.

İşte durum bu... İçimden geçenleri olduğu gibi aktardım sizlere. Çevremde böyle düşünen o kadar çok insan var ki. Bizim derdimiz para değil dönen haksızlık...