Obsesif kompulsif bozukluk, bireyin istem dışı kafasından geçirdiği düşünceleri sürekli olarak tekrarlaması ve bunları takıntı haline dönüştürmesidir.

Obsesif bozukluk kişilerin günlük hayatta onları huzursuz, tedirgin eden davranışlara engel olamayarak günlük yaşamlarında zorluk çıkartarak strese neden olarak hayatların zorlaştırmalarıdır.

Son yıllarda bu hastalık geçen yıllara göre artış göstermeye başlayarak çoğu kişide görülmeye başlamıştır. Obsesif kompulsif bozukluğun oluşmasında kişinin bu hastalığı fark etmesiyle birlikte bir çok belirtileri bulunmaktadır.

Obsesif kompulsif bozukluğun oluşma nedenleri genetik olabildiği kadar karakteristik, çocukluk zamanlarında yaşanan travmalar ve bu travmaların kişilerde bıraktığı stres, kaygı ile birlikte etkileri zaman geçtikten sonra kişi hastalığını fark etmeyerek hayatına devam etmesi dahilinde kişide bu hastalık meydana gelir ve ileri boyutlara ulaşabilir.

Zihnini meşgul eden düşünceler ile kişinin çevresiyle olan bağını da koparan birey bunun faydalı bir şey olduğunu düşünür ama bu takıntılı düşünceleri kafasından atmaya yetmez.

Obsesif kompulsif bozukluğu kişide teşhis edildikten sonra ilaçla ya da terapi yöntemi yoluyla tedavi edilebilir. Hastalık ne kadar erken teşhis edilir ve erken tedavi edilirse kişinin iyileşme hızı da o kadar hızlı olur ve günlük yaşamına dönebilir.

En sıklıkla görülen takıntılardan biri ise temizlik takıntısıdır. Kişi toplumda herkesin mikrop ve kirle dolaştığına inanarak sanki özel yaşamında evine bile bu kirleri getirdiğini düşünerek takıntı oluşturur.

Sürekli her yerde bir toz ya da kir görüyormuş gibi o noktaları belirler ve temizlemeye başlar.

Evinde ki veya dışarıda ki nesneleri düzeltme dürtüsü oluşur. Etrafındaki her şeyi düzenlemeye başlar.

Toplu kullanım olan alanlarda çok bulunmayarak hiçbir nesneye dokunmazlar. Çünkü oradaki kirin kendisine bulaşacağına inanırlar.

Bulundukları her ortam kirli ve kişiye bu kirlerin zarar vereceği düşüncesini kafasından atamazlar.

Bu hastalıklarda aile ve arkadaşların önemli bir çok rolü vardır.

Bu hastalığı taşıyan kişiler çevrelerindeki insanların nasıl karşılayacağını bilemezler ve endişe haline bürünürler.

Aileler ve arkadaşlar ise bu zamanlarda o kişiyi yargılamadan yanında bulunarak bu takıntılı davranışları kafasından atması için çabalamalılar ve onlarla vakit geçirmeliler.

Aile ve arkadaşlar hastalığının kötü olmadığı ve tedavi edilir ise iyileşebileceklerini karşı tarafa hissettirildiği durumunda birey bu konuda iyileşme gösterir.