Bu yazımda, 19. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devletini ziyaret eden Çinli düşünür ve devlet adamı Kang You Wei den bahsedeceğim. Türkiyat Araştırmaları Dergisinde çıkan bir yazıdan esinlendiğimi vurgulamak isterim.

Kang You Wei’nin Çin’in modernleşmesi ve gelişmesi konularında entelektüel yapıda fikir üreten bir düşünür olması, yüksek düzeyde bir memur olması, İmparatora yakın olması ve fikirlerini İmparatora sunabilmesi sayesinde, yaşadığı dönemde bir fikir ve devlet adamı olarak öne çıkmasını sağlamıştır.

Kang You Wei, İmparatoriçe Ci Xi’nin yaptığı darbe sonucu yönetime el koymasının ardından sürgüne gönderilmiştir. Sürgün sırasında ABD, Kanada, Avrupa’nın tamamını gezmiş ve 1908’de 2nci Meşrutiyet’in ilanında İstanbul’da bulunmuştur. Ayrıntılarıyla kaleme aldığı “Tu Jue You Ji” (Türk Seyahatnamesi) adlı eserinde İstanbul’dan da “Tu Jing” yani Türk Başkenti olarak bahsetmektedir. 19. Yüzyıl sonundan itibaren Çincede Osmanlı İmparatorluğu için “Tu Er Qi” (Türk) ismi kabul görmeye başlamıştır ve günümüzde de Türkiye için aynı isim kullanılmaktadır.

Kang You Wei 1898’de yazdığı ve Çin İmparatoruna sunduğu, “Türklerin (Osmanlının) Zayıflaması” adlı yazısında dönemin Osmanlı Devleti ile ilgili önemli saptamalarda bulunmaktadır. Söz konusu yazıyı yazdığı sırada henüz Osmanlı Devletine seyahatini gerçekleştirmemiştir ancak Osmanlı ve Osmanlıda yaşanan reform hareketleri ile ilgili çok ayrıntılı bilgilere sahiptir.

Kang, Türkler ve Çinlilerin aynı kökenden olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Türkler, Hunlardan, Yin Hanedanının (ve) Chun Wei’in soyundan gelmektedirler, bizim ile aynı köktendirler.”

Kang, Ming Hanedanı döneminin ortasında Sultan Süleyman’ın Atlı ordularıyla Avrupa’nın neredeyse tamamına yakınını kontrolü altına aldığını, Viyana kapılarına dayandığını ancak düşmanın birleşik orduları ve yağan yağmur nedeniyle başarıya ulaşamadığından bahsetmektedir. Sonraki üç yüz yıl boyunca Avrupalıların Türk ismini duyduklarında yüreklerine korku salındığını da söylemiştir.

Kang, ancak bu üç yüz yıl içinde Avrupalılar yeni teknikler geliştirmiş, Kolomb Amerika Kıtasını keşfetmiş, yeni bilgiler elde etmişler, İtalya’nın Rönesans’ının ardından, Protestanlık ortaya çıkmış,  Descartes yeni düşünceleriyle, maddecilik temelli yeni bir sanat ve yeni ürünler ortaya çıkmıştır, diye notlarını tutmuştur

Kang’a göre Osmanlı, 16. Yüzyıldaki büyük genişlemesi ve başarısının ardından Avrupa’da başlayan gelişmelere ayak uyduramayarak tıpkı Çin gibi geri kalmıştır.

Kang, Avrupa’nın gelişmesini ve üstünlüğü ele geçirmesini yeni fikir ve teknolojilere bağlamaktadır ve bu düşüncelerini şöyle dile getirmektedir:

“Son yüz yılda Avrupa başarılı olmuştur, çünkü yeni politikalar geliştirmiş, yeni kanunlar çıkartmış, yeni eğitim anlayışını yaygınlaştırmış, yeni ürünler keşfetmiş, geçmişteki hatalarını tekrar etmemiş ve yaptığı bu yeniliklerle bütün dünyayı etkilemiştir.

Buharlı gemiler, demir yolları, elektriğin keşfi, balonlar ve uçaklarla gökyüzünü bile kullanılabilir hale getirmiştir. Avrupalılar denizlerde ve karalarda gidilmemiş yer bırakmamışken, Türkler de güçlerini korumaya çalışmışlar ancak bu yüz yıllık gelişme süresince Avrupa’nın komşusu olmalarına rağmen gelişmelerden tam manasıyla haberdar olamamışlardır.”

Kang, Osmanlıların gerilemesini Avrupa’da başlayan yenileşme hareketlerini zamanında fark edip anlamamalarına, ayak uyduramamalarına bağlamakta ve bu noktada Osmanlı’nın Çin ile benzer bir süreçten geçtiğini düşünmektedir.

Dönemin önemli devlet adamı Mithat Paşa’yı ise son derece önemli bir kişi olarak görmekte ve Mithat Paşa’nın Osmanlı’da gerçekleştirdiği reformları övmekte ve ayrıca Mithat Paşa’yı Jön Türklerin de kurucusu olarak görmektedir. Kang, Mithat Paşa’yı İmparatorluk Çin’inde en yüksek memurluk unvanı olan ve Osmanlı’da Sadrazam’a karşılık gelen “Zai Xiang” olarak adlandırması gerekirken; Mithat Paşa’ya verdiği büyük önem ve hayranlık nedeniyle “Türk Seyahatnamesinde” Mithat Paşa için “Xian Xiang” yani “Bilge Sadrazam” unvanını kullanmayı uygun görmektedir.

Kang, Mithat Paşa’dan övgüyle söz etmektedir. O’nun yaptığı reformlar için ise şöyle demektedir:

“O dönemde Bilge Sadrazam Mithat Paşa gibi bir deha sayesinde, anayasa yapılmış, yönetimde reformlar hayata geçirilmiş, yabancı ülkelerle diplomatik ilişkiler kurulmuş, ülkenin karşılaştığı büyük kriz atlatılmış, halk rahatlamıştır.

Söz verdiği gibi Mithat Paşa orduyu güçlendirmiş ülkeyi büyütmüş, 20 yıl kadar bir sürede, (Ülkeyi) Fransa ve Almanya ile aynı konuma getirmiş, Avusturya ve İtalya’yı yakalamıştır.”

Kang, imparatora sunduğu yazının devamında Mithat Paşa’nın sürgün edilmesinden şöyle bahseder:

“… Fakat sonra Türk Sultanı 2nci Abdülhamid, Mithat Paşa’yı sürgüne yolladı, Anayasayı askıya aldı ve eski düzene döndü, aradan 20 yıl geçmeden, Türkler tekrar karanlığa gömüldü, adeta birkaç yüzyıl geriye gittiler. ”

Not: Değerli okurlarım, Kang’ın Mithat Paşa hakkındaki değerli görüşlerinden yola çıkarak, bu kıymetli devlet adamımız, Sadrazam Mithat Paşa hakkında araştırmalar yaptım. Önümüzdeki köşe yazılarımda ona yer vereceğim.