İlçe Müftüsü Hayri Cihangeri, mübarek Ramazan ayı boyunca vatandaşları dini konularda bilgilendirmeye devam ediyor. İşte Müftü Cihangeri’den ‘Salih Amel ve İman’ yazısı…

BİLİNÇLİ FİİL VE HAYIRLI İŞ DEMEKTİR

“Amel, iradeye dayalı iş, davranış ve eylem,  "salih amel" ise; niyete ve iradeye bağlı olarak yapılan bilinçli fiil ve hayırlı iş demektir.  Yapıldığı zaman sevap kazanılan, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uygun her amel  salih ameldir.

Bir amelin salih amel olabilmesi için;

a)Salih ameli yapan kişinin müslüman olması,

b)Salih amili imanın gereği olarak yapması,

c)Kur'an'a ve Sünnete uygun olması,

d)Tam bir ihlas ve iyi bir niyyetle yapılması gerekir.

Yüce Allah, müminlerin salih ameller işlemesini emretmektedir:”Salih ameller işleyin”Sebe, 11

Hangi amellerin "salih amel" olduğu hususunda Kuran'a baktığımızda, Allah rızasına uygun olan her türlü söz, fiilr, ibadet ve iyiliklerin "salih amel" olduğunu görmekteyiz. Namaz, oruç, zekat ve hac gibi temel ibadetlerin yapılması "salih amel" olduğu gibi iyiliği emretmek, kötülükten men etmek,, sosyal yardımlaşma ve benzeri Kur'an'a uygun olan her türlü iş ve davranış salih ameldir.”

İMAN VE SALİH AMEL İLİŞKİSİ

“Sözlükte tasdik etmek anlamına gelen "îman", Allah'ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve Kur'ân'ın hak kitap olduğuna ve Kur'ân’da ve mütevatir sünnette haber verilen hususların doğru olduğuna kesin olarak inanmak, bunları tasdik etmek demektir. Îman, kalbin amelidir. Çünkü imanın yeri kalptir. Kur’an’da iman ile salih ameller arasında o kadar kuvvetli bir bağ kurulmuştur ki, imanın zikredildiği yerde peşinden hemen salih amel gelmektedir. Gölgenin simayı takip ettiği gibi salih amel de Kur’an‘da imanı takip etmiş, adeta salih amel kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur. İman-amel ilişkisi konusunda itikadî mezhepler farklı kananatlere sahip olmuşlardır.  Ehl-i sünnet bilginlerine göre amel, imandan bir cüz (parça) sayılmamamıştır. Ancak iman soyut bir inançtan ibaret de kabul edilmemiştir.  Ehl-i sünnet bilgilerine göre amel, imanın aslı için şart değilse de kemali için bir şart olarak görülmüş, amelsiz imanın, zayıflayacağı belki de yok olabileceği ifade edilmiş ve imanın salih amellerle beslenmesinin  gereği vurgulanmıştır. Ehl-i sünnet alimlerince,  iman  esaslarını kalpten benimsemiş fakat tembellik, gaflet  gibi çeşitli sebeplerle Yüce Allah’ın buyruklarını yerine getirmeyen veya yasaklarını istemeyerek çiğneyen kimse, işlediği günahı helal saymadığı müddetçe mümin sayılmış ve İslam dairesinin dışında görülmemiştir.”

İMAN İLE AMEL AYRI AYRI ZİKREDİLMEZDİ

“Haricî ve Mutezile mezhepleri, ameli imandan cüz saymışlar ve ameli olmayan kimsenin  mümin olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Ancak bu görüş isabetli değildir. Kur'an-ı Kerîm'de;

"İman edenler ve salih amel işleyenler..." diye başlayan pek çok ayetin yanısıra   Tahrim Suresi 8. ayette açıkca görüleceği üzere  Yüce Allah, “Ey Müminler Allah’a nasuh tevbesi ile tevbe edin” buyurarak günahkâr müminlere “iman edenler” diye hitap etmektedir. Bu, amelin imandan bir cüz olmadığını ifade eder. Kuran’ı kerimde iman edenler ile salih amel işleyenler ayrı ayrı zikredilmektedir. Eğer iman ile amel aynı şey veya amel imanın bir parçası olsaydı, iman ile amel ayrı ayrı zikredilmezdi.”

AMELİN KABULU İÇİN İMAN GEREKLİDİR

“Bir amelin salih olabilmesi için ameli işleyen kimsenin mümin olması, şirk ve göşterişten uzak durması, ameli iyi bir niyet ve ihlasla yapması ve amelin İslam’ın prensipleriyle çatışmaması gerekir. İnanmayan bir insanın yaptığı güzel, faydalı, işler “salih amel” kapsamında değerlendirilemez. Çünkü amelin sıhhati için imanın gerekli olduğunu Yüce Kitabımız Kur’an şöyle ifade etmektedir:“Kim iman (esaslarını)inkar ederse o kimsenin ameli boşa gider” ( Maide,5/5) “Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.”(İbrahim 14/18 )

Ayet, açıkca iman olmadan  yapılan iyi işlerin kabul olmayaçağını kesin olarak ifade etmektedir. Ancak salih amelleri eksik olsa bile kişi mümin olabilir.”

SALİH AMEL İMANI BESLER

“Yüce Allah insanı boş yere yaratmadığı gibi başıboş da bırakmamıştır. Onu bir takım ibadetlerle yükümlü kılmıştır. Hayatı ve ölümü bir sınav olarak yaratmıştır. İnsanın bu sınavda başarılı olabilmesi  iman ile birlikte salih ameller işlemesine bağlıdır. İmanın korunması ve kalpte kökleşmesi için amel gereklidir. Çünkü düşünce alanından eylem ve hareket alanına çıkamamış olan iman, meyvesiz bir ağaca benzer. Kalpte mevcut olan iman ışığının hiç sönmeden parlaması, giderek gücünü artırması salih amellerle mümkün olur. Salih ameller, samimi imanın bir göstergesidir. Salih ameller, imanımızın güçlenmesini ve ahlâken olgunlaşmamızı sağlar. İbadetler ile beslenen iman ağacının meyvesi güzel ahlâktır. İbadete devam eden kimsenin kalbinde iman nuru parlar, Allah korkusu ve sorumluluk duygusu gelişir. İbadetlerin hakikî yararı, var olan imanı koruması ve geliştirmesidir. Bir takım kimselerin "önemli olan kalp temizliğidir, ibadetler önemli değildir" demek İslâmî bir yaklaşım değildir. Mümin böyle bir düşünceye sahip olamaz. Salih amellerin yararını insanların kendileri görürür. Dolayısıyla, bir insan salih amel işlemekle, gerçekte ancak kendisine yarar sağlamış, dünya ve âhiretini kazanmış olur.”

KABİRDEN İÇERİ YALNIZ İMAN İLE BİRLİKTE SALİH AMELLERİMİZİN GİRECEK

“Yüce Allah, imanın, sırf dille söylenen bir söz olmadığını, imanın birtakım yükümlülükleri olduğunu, kötülükleri yapanların yaptıklarının yanlarına kâr kalmayacağını, iman eden ve beraberinde salih amel işleyenlerin ise günahlarının  affedileceğini  şöyle ifade etmektedir. Yüce Allah'ın cennette yüksek derecelere nail olmayı imanla beraber salih amele  bağlamış ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim de O’na salih ameller işlemiş bir mümin olarak  gelirse, işte onlar için yüksek dereceler vardır.” (Ta-ha, 20/75) Ayrıca salih amel işlemeden ahirete gidenlerin  dünyaya dönüp salih amel işlemek için yalvaracakları Kuran’da şöyle ifade edilmektedir:

“Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Fatır,35/37) ِ

Sevgili Peygamberimiz salih amellerin bizimle birlikte ölüm ötesine de gideceğini, kabirden içeri yalnız iman ile birlikte salih amellerimizin gireceğini şöyle vurgulamaktadır:

“Ölüyü kabre kadar üç şey takip eder; ikisi geri döner ve biri onunla daima beraber olur. Ailesi, malı ve ameli onu kabre kadar takip eder, ailesi ve malı geri döner, geriye yalnızca onunla birlikte ameli kalır”

Bir başka hadiste ölümden sonra hayatta iken yaptığımız bir kısım salih amellerden dolayı elde edilen sevabların  devam edeceğini şöyle ifade etmektedir:

"Mü'min kişiye, hayatta iken yaptığı amel ve iyiliklerden, öldükten sonra ulaşanlar, öğretip neşrettiği bir ilim, geride bıraktığı salih bir evlad, miras bıraktığı bir mushaf (kitap), inşa ettiği bir mescid, yolcular için yaptırdığı bir bina, akıttığı bir su, hayatta ve sağlıklı iken verdiği bir sadakadır. Ölümünden sonra kişiye işte bunlar ulaşır.”

SALİH AMEL - NİYET İLİŞKİSİ

“Bir ameli salih kılan şey, yalnızca onun sonucu değildir, onun arkasındaki "niyet"tir. Bu nedenle, bir amelin salih olması, imana bitişik olup şirk ve riyadan uzak, iyi bir niyet ve ihlasla yapılması, amelin İslam’a uygun olması, sırf Allah rızası gözetilerek yapılmış olması gerekir. İbadet, sadece namaz ve Allah'ı zikretmekten ibaret değildir. Rabbin rızasını talep, emrini yerine getirmek için yapılan her sâlih amel bir ibadettir. Bir mümin,  Allah'ın bütün emir ve yasaklarına uymakla ibadet etmiş olur. Hatta, yeme, içme ve yürüme gibi mubah olan ameller, bedenen sağlıklı olmak amacıyla yapıldığı zaman ibadet olur. Bütün işler  bu şekilde hâlis bir niyetle yapıldığında ibadet kapsamına girerek  sevaba vesile olur. Bu temele dayanarak İslam âlimleri, "iyi niyet, âdetleri ibadete çevirir" demişlerdir. Eğer salih amel tanımına uygun olan işler, Allah rızasından uzaklaşırsa, o zaman salih amel olma özelliklerini yitirirler. Allah’ın rızasına uygun olmayan her türlü inanç, söz, fiil ve davranışlara da amel-i gayrı salih denir. İmanın gereği olarak yapılan, Kur'ân ve Sünnete, Allah ve Peygamberin rızasına uygun olan ve bilinçli olarak yapılan her amel salih ameldir. İslam’ın bütün emirlerine uymak ve bütün yasaklarından kaçınmak salih amel kapsamına girer. “Rabb’im! Bana ve ana-babama lütfettiğin nimete şükretmemi ve senin razı olduğun salih ameller işlememi bana nasip eyle ve beni rahmetinle salih kullarının arasına dahil et” (Neml, 27/19).”