TUS kadroları acaba nasıl oluşturuluyor? Haberiniz var mı?

Örneğin bir yıl içinde kaç ortopedi kadrosu açılacak? Bu sayı nasıl belirleniyor?

Soruyu öncelikle, TUS sınavlarını yapan ÖSYM yetkililerine ilettim. İnternet kanalıyla bana iletilen şu:

ÖSYM, her TUS sınavı öncesinde, Sağlık Bakanlığı, SSK ve bünyesinde Tıp Fakültesi bulunan üniversitelerin her birine ayrı ayrı, ‘Gelecek TUS sınavında kaç kadro istiyorsunuz?’ diye soruyormuş. Gelen yanıtları alt alta koyup bir liste halinde incelenmek üzere, YÖK Sağlık Danışmanları Prof. Aykut Erbengi, Prof. Doğan Taner’e gönderiyormuş. Danışmanlarca incelenip onaylandıktan  sonra o sınavda kadro açılan yerler ve toplam alınacak asistan sayısı belirleniyormuş. Telefonla görüştüğüm Prof. Taner, kendilerinin sadece uzmanlık verecek kurumun fizik ve öğretim kademesine baktıklarını, planlama konusunun ise Sağlık Bakanlığını ilgilendirdiğini belirtti.

Aynı soruyu bakanlığımızın Sağlık Eğitimi Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Çetin Dinçel’e de yönelttim. Özetle genel müdür şöyle diyor; Bakanlığın SSK ve Tıp fakültelerinin kadrolarıyla ilgili ilgisi ve bilgisi olmuyormuş!!! Aslında, her dalda yılda toplam ne kadar uzman yetişmesi gerektiğini Sağlık Bakanlığı yetkililerinin de bilmediklerini itiraf ettiler. Aman ne iyi! Papua Yeni Gine Sağlık Bakanlığına sormamız gerekecek galiba hesap ve kitap nasıl oluyor? Orasını biz değil, Sağlık Bakanlığı bile bilmiyor!!! Halimize bakın.  

Görüldüğü gibi devletin ve sağlık işlerinden sorumlu bulunan Sağlık Bakanlığımızın herhangi bir plan ve yönlendirmesi yok. Sağlık Bakanlığı, SSK ve Tıp fakültelerinin o sınavda kaç asistan alacaklarını, ancak kadrolar açıklandıktan sonra öğreniyor. 

Bir yılda, kaç yeni göz uzmanına gereksinim var? Bilmem. Yılda kaç kadın doğum asistanı alınmalı? Bilen yok. Kaç tıp fakültemiz olmalı? Yılda kaç doktor yetiştirilmeli? Biri bilenimiz var mı? Yerden biter gibi yeni yeni tıp fakülteleri açılıyor. Yüz bin nüfuslu şehirlere devasa tıp fakültesi hastaneleri açılıyor. Fizibilite hesabı yapılıyor mu? Kaç nüfusa ne kadar büyüklükte ve kaç tane hastane açılmalı?  Bu işler nasıl oluyor, bize de anlatsalar.

Sevindirici bir haber, sağlık  eğitimi genel müdürlüğü, bu konuda yeni bir çalışma başlatmış.’ ( Medimagazin, 6.9.2004 s. 194 teki yazımdan alıntıdır. )

Hastanelerde, üç otuz paraya çalışacak bolca uzmana gereksinim var. Ülkede, doktor enflasyonu olmalı ki, doktorların egoları kırılabilsin. (bk. Sağlıkta değişim projesi). Özellikle Sağlık Bakanlığına bağlı fakülte-eğitim hastanelerinin iş yükü oldukça yoğun. Bu yüzden rutin işeri yürütmek, nöbetleri  döndürebilmek için kliniklerde bolca asistan olması zaten arzulanan bir durumdur. Asistan kadroların bir kısmı boş kalıyor. Bu şekilde, ‘en azından bir kısmını doldursak o bile kafidir,’ zihniyeti hakim olsa gerek.

Ülkemizde, sağlık otoritesi olan Sağlık Bakanlığı’mız başta olmak üzere, bünyesinde Tıp Fakültesi olan üniversiteler, isteklerini yazarak, her sınav öncesinde liste halinde YÖK e gönderirler. Onlara, ‘Durup dururken kadroları neden iki katına çıkartmak istiyorsunuz?’ diye soran var mıdır, orasını bilemem.

‘Doktorlar yurt dışına gidiyorlar’ haberleri çıktıktan sonra, asistan kadrolarının olabildiğince arttırılması ve neredeyse iki katına çıkartılması da oldukça manidar.

Özel sektörün uzman ihtiyacı, genelde kamu hastanelerinde yetişen uzmanlarla karşılanıyor. Kadrolar iki misli arttırıldığında asistanlar yeterli eğitimi alabilecekler mi, yeterli sayıda tetkik ve ameliyat vakası görebilecekler mi, bunu hesabı önceden yapıldı mı? Bunları bilemiyoruz.

Enflasyon, enflasyon, belimiz büken canavar. Bir zamanlar özel hastanelerde çalışan doçent profesör sayıları oldukça azdı. Kamu üniversitelerinden olan olan transferler de yeterli olmayınca, önce sınavlar kaldırıldı. Doçent, profesör enflasyonu yaratıldı. Ülke sathına çığ gibi yayılan özel hastane zincirlerindeki profesör sayıları arttırılınca, doğal olarak maaşlar da düşürüldü.

‘Doktorlar yurt dışına gidiyormuş, varsın gitsinler, biz de elimizdeki gençlerle devam ederiz’ denildi. Ve sıra geldi bolca uzman doktor yetiştirmeye. Emir yüksek yerlerden, arttırın kadroları. Düşük ücretlerle çalışan, Iraklı, Suriyeli, Afgan vb., yabancı uzmanlar yeterli olmadı zahir. Hastanelerimizde yine düşük ücretlerle çalışacak, çoğu zaman hor görülecek, itilip kakılacak, gün gelir dayak yese dahi gıkı çıkmayacak, kendimizden çok sayıda doktorlarımız, uzmanlarımız olmalı. Olmalı olmasına da, bu gençlerin, uzmanlık sürelerini tamamlamaları için, en azından bir beş yıl daha beklenilmesi gerekiyor mirim.

Bırakalım bu ciddi konuları. En iyisi biz Aşık babayı dinleyelim.

Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’olmasa

Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana aşık olmasa