Atatürk NUTUK’un bu bölümünde şöyle söylüyor:

Miting çalışmalarında kuruntuyla yapılan hatalar: Yalnız, sınırlı sayıdaki birkaç yerde, bazı kuruntuların etkisiyle kararsız kalındığı anlaşılmıştır. Örneğin, 15. Kolordu Komutanının Trabzon hakkında gönderdiği 9 Haziran 1919 tarihli şifreden:

“Miting sırasında Rumların uygunsuz davranışlarda bulunabilecekleri düşüncesiyle mitinge karar verilmişken kararın uygulanmadığı… Miting heyetinin toplantısında Strati ve Polidis’in de hazır bulunduğu” anlaşılıyordu.

*

Trabzon, Karadeniz sahilinde önemli bir merkez olduğundan, orada ulusal girişimler ve eylemler konusunda kararsız hareket ve Yunanlılar karşıtı ulusal gösteri görüşmelerine Strati ve Polidis efendileri katmak gibi, girişimin ciddiyetsizliğini gösterecek gevşeklikler, tabii ki İstanbul ve düşmanlar için pek değerli sayılacak belirtilerdir.

*

Yorum: Kanımca, Yunan ordusunun Ege bölgesini istilasına karşı tüm ülkeden, düzenlenecek olan mitingler yoluyla ses çıkması ve bunun tüm dünyaya iletilmesi son derece akıllıca bir uygulama olmuş. Her ne kadar, 15. Kolordu Komutanlığının Trabzon ile ilintili, bazı azınlık liderlerini bu işe bulaştırma hatası olsa da…

*

“NUTUK’a” devam edelim:

Verdiğim talimattaki esasları, kötüye kullanacak kadar beceri gösterenler de oldu. Örneğin, Sinop’a yeni atanan bir mutasarrıf (vali), orada yapılan gösterileri kendisi yürütüyor ve miting kararlarını kendisi yazıp halka imza ettirdiğini söylüyor, bize de bir kopyasını gönderiyor. Yazıda:

“Türkler ilerleyip gelişemedi, Avrupa’nın uygarlık ilkelerini kabul edemedi ve özümseyemediyse, bu da şimdiye kadar iyi bir yönetime kavuşamamış olmasından ileri gelmiştir. Türk ulusu ancak kendi padişahının saltanat ve egemenliği altında olmak koşuluyla, Avrupa’nın koruma ve denetimi altında oluşacak bir yönetimle yaşayabilir,” deniliyordu.

“Efendiler, Sinop halkı adına İtilaf devletleri temsilcilerine verilen 3 Haziran 1919 tarihli bu muhtıranın altındaki imzalara göz gezdirirken, müftü vekili efendinin imzasından sonra gördüğüm imza, sözünü ettiğim satırları yazan ve yazdıran ruhu bana keşfettirdi. O imza Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın (Partisi’nin) ikinci başkanı olan adamın (Miralay Sadık Bey’in) imzasıydı” diyordu M. Kemal Paşa.

*

Yorum: Sinop mutasarrıfının yaptığı uygulama; yüzyıllardır Padişaha ve onun saltanatına biat etmiş bir düşüncenin hastalıklı bir ürünü olmuş. Bir de hazırlanan muhtıranın düşman olan İtilaf Devletleri temsilcilerine verilmesi ki… Bence bu tamamen onursuzca yapılan bir hareket…

Ama bu sorunları teker, teker çözmek ve aşmak için; yaptığı işi iyi bilen, hedefini saptamış, ulusunu ne pahasına olursa olsun tam bağımsızlığa ulaştırmayı kendine ilke edinen, Atatürk gibi bir lider elbette ki vardı.

İzmir, Aydın ve Manisa’nın Yunan ordusu tarafından yakılıp, yıkılarak işgal etmesinin ardından Mustafa Kemal’in, ulusal tepki oluşması için her yerde mitingler düzenlenmesi emri üzerine; işgalci İtilaf devletleri tarafından derhal dezenformasyon yapılarak, yani “Sivas dolaylarında Türkler Hıristiyanlara saldırdı” denilerek, önlem alınması amacıyla gücünü yitirmiş İstanbul Hükümetine başvuruda bulunulmuştu.

Gerçekte, ne Sivas’ta kaygı verici bir durum vardı ne de Hıristiyanların ölümle tehdit edildikleri doğruydu. Doğru olan ise; gittikçe yurt çapına yayılmakta olan mitinglerden rahatsız olan Hıristiyanların asılsız iddialar ileri sürerek, dış güçlerin dikkatini çekmeye çalışmalarıydı.

*

NUTUK’a yine devam: Efendiler, şimdi Sadrazam Damat Ferit Hükümeti Savunma Bakanının bana gönderdiği, yukarıdaki konu ile ilgili “nota” kopyasını kapsayan telgrafına, 3 Haziran 1919’da verdiğim yanıtı aynen bilgilerinize sunacağım.

Savunma Bakanlığı Yüksek Makamına,

Sivas ve çevresinde eskiden beri var olan Ermenileri ve daha sonra gelen sığınmacıları korkutacak hiçbir olay olmamıştır. Ne Sivas’ta ve ne de çevresinde endişe verici bir durum yoktur. (…) Dolayısıyla İngiliz notasındaki haberlerin kaynağının ne olduğunu benim bilmem gerekir. İzmir’in ve Manisa’nın düşman tarafından işgal edildiği haberi üzerine Müslüman halk tarafından yapılan ve Hıristiyanlar hakkında hiçbir düşmanca düşünce içermeyen toplantılardan belki bazılarının ürktüğü akla gelebilir.

İtilaf Devletleri ulusumuzun haklarına ve bağımsızlığına saygılı kaldıkça, ulus da vatanın saldırıya uğrayıp parçalanmayacağına güvendikçe, Müslüman olmayan halkın korkuya kapılmasına hiçbir sebep yoktur. Bu konuda devlete karşı her türlü sorumluluğu yüklenir ve bana tamamen güvenilmesini istirham ederim. (…)   Mustafa Kemal

Bu notanın kopyasıyla, yukarıdaki tarafımdan verilen cevabın kopyası komutanlara, vali ve mutasarrıflara (kaymakamlara) bir genelgeyle bildirildi diyordu Atatürk.

*

Yorum: Mustafa Kemal adeta bir orkestra şefi gibi hem İstanbul Hükümetini hem de düzenlediği mitinglerden rahatsız olan İtilaf Devletleri yetkililerini, diplomatik nezaketini de kullanarak, yeri geldiğinde haklı kararlılığını göstererek verdiği cevaplarla dengeliyor. Ayrıca bu değeli çalışmalarını, olduğu gibi emri altındaki komutan ve mülki amirlere bildiriyordu. Onlardan da konuya sahip çıkmalarını üstü kapalı emirler vererek ve cevaplar isteyerek de takip ediyordu.

Her tarafa neredeyse aynı gün içinde yetişmek için, güçlü bir bilgi birikimi, başarıya odaklanma ve geceli, gündüzlü çok yoğun çalışmak gerekmekteydi. Bu özellikler ve yetenek de ancak O’nda mevcuttu.

'