Biz bu ülkede, yaşantımızda ne çektiysek, çektiklerimizin çoğu, çalışanları kıskananlar ve onların kıskançlıkları yüzündendir. İnsanlar daha çok yukarıda olanlara bakıp, hem imrenir hem de kıskanırlar. Daha öğrencilik yıllarında, üst sınıflarda olanlar kıskanılır. İnsan nereye ulaşamamışsa onu kıskanır. Elinden geldiğince kıskandıklarını da kendi durumuna indirmeye çalışır. Hele de kıskandıklarının başına olumsuz bir şeyler gelmişse, kıskananların keyfine doyum olmaz.

Okullarda ve sonrasındaki yaşamında başarılı olanlar, devamlı olarak kıskançların radarındadırlar. Kıskanç olanlar, diğerlerini devamlı izleyerek açıklarını  bulmaya odaklanırlar.  Mezun olur bir işe girersiniz, kıskananlar.  en yakınızdaki iş arkadaşlarıdır. İstedikleri fakülteleri kazanamayanlar kazananları, bir müzik aletini çalamayanlar, sesi ya da kendisi güzel ve yakışıklı olmayanlar, ailesinin maddi durumu iyi olmayanlar, diğerlerini kıskanır dururlar. Arkadaşlarınız olur, sevgiliniz olur, araba, ev, yeni bir giysi alırsınız, nişanlanıp evlenirsiniz, en yakınınızda bir kıskananız mutlaka vardır.

Doktorluk, kıskanılan meslekler arasında en ön sıralarda olan bir meslektir. Sabahlara kadar nöbetleriniz olur. Geceleri acil ameliyatlar yüzünden evinize bile gidemezsiniz. Çamaşırlarınız baştan sonra kanla kirlenir. Hastalarınızdan infeksiyon kaparsınız, Kliniklerde, acillerde hasta yakınlarının saldırılarına uğrarsınız. Sevdiklerinizi, aileniz, eşiniz ve çocuklarınızı göremezsiniz. Onları habire ihmal edersiniz. Araştırmalarınız ve bilimsel çalışmalarınız için, geceler boyu, hafta sonlarında, bayram ve diğer tatillerde, laboratuvarlarda, kütüphanede, makale, dergi ve kitapların arasında geçirişiniz. Araştırmaların finansmanı, araç gereç, ekipman yardımı için, devamlı idarecilere, firmalara dil dökseniz de, kimsenin umurunda olmaz.

Akademik yaşamda, en çok kıskanılanlar, üretimi olanlardır. Araştırma yapar, makale yazar, kitap yayınlarsınız, imkan sağlayıp belirli bir süre yurt dışında bulunursunuz, hekimlikte yeni bir tanı ve tedavi yöntemi ortaya koyarsınız, yeni bir teknik geliştirirsiniz, mutlaka kıskananlarınız olur.

‘Dağdakiler ovadakileri kıskanır. Ovalarda yaşayanlar dağdakileri. Savaşlar da bundan çıkar’ derlermiş eskiler.. Orada bir ülke varmış, çok zenginmiş, doğal kaynakları ve bolca petrolü de varmış. Bir mazeret uydursak da gidip işgal etsek. Irak’ta petrol olmasa, ne işleri vardı Amerikan askerlerinin orada. Ülkeleri ele geçirmek için, illa da bir sebep bulunur, bulunamazsa sebepler yaratılır. Dünya beşten büyük olmasına da, o beş ülke diğerlerinden çok daha güçlü ve çok daha gelişmiştir.

ABD’nin yıllık askeri harcamaları, dünyadaki tüm ülkelerin harcamalarından daha fazla. Doğal olarak bu durum, diğer ülkeleri hem kıskandırıyor, hem de korkutuyor. Onların, uçak gemisine sahip diğer ülkelerin toplamından daha fazla uçak gemileri var. Biz de bunlara hayıflanıp, kıskansak bile ne fayda. Amerika’ya ve diğer gelişmiş ülkelere, pek çok kez gidip gelmişliğimiz vardır. O gelişmiş ülkelerde insanlar, sabah erkenden beşte, altıda, işlerine giderler. Yollar birden vızır vızır giden arabalarla doluverir. Nerede bu, Amerika, Almanya, Japonya, Kore ve diğer gelişmiş ülkelerde. İnsanlar bütün gün çalışıp, akşam olunca da, erkenden uykuya dalarlar. Ekranlarda, TV dizilerini izlemezler. Yollarda avare ve amaçsız gezenler, daha çok turistler olup, o şehri gezmeye gelenlerdir. .

Herhangi bir konuda internette tarama yaptığınızda, o alanda en çok araştırma yapanların, çoğunlukla gelişmiş ülke vatandaşları olduğunu görürsünüz. Şu konuda, ben de bir çalışma planlayayım dersiniz. Bir de bakmışsınız yabancılar çoktan o araştırmayı yapıp yayınlamışlardır bile. Detaylı incelemede, araştırma yapacağınız konunun  kitlerinin, artık piyasada satılmakta olduğunu görürsünüz. Laboratuvar, alet, para pul deseniz,  o da bol. Nasıl kıskanmazsınız. Ancak, ‘onların diğer ülkelerden farkları ne’ diye sorulursa, oralarda geçinebilmek için, çokları günde birkaç işte çalışırlar.

Akademik kurumlarda ve üniversitelerde, araştırma, çalışma ve performansları yeterli bulunmayanlar, sözleşmeleri bittiğinde, anında kapının önüne konuluverirler. Kimse onlara, sen bizdensin, kaşın, gözün, kıyafetin şöyle diye ayırım yapmaz. İstese bile yapamaz. Zira sistemleri buna izin vermez. Bu her alanda ve her işte çalışırken de böyledir. Verimli olmayanları, arkadaşını, yakın akrabasını, hatta kardeşini bile bir günde işten çıkarıverirler. Bilmem biz de onları kıskansak mı? Sen ne diyorsun bu işe Süleyman abi.

– Oğlum, yaşanmaz oralarda, oturup okey oynayacak, hatta nefes alıp  dinlenecek kahve bile bulamazsın.  Sen geç bunları kardeşim, nasıl olsa bizde iş yok, vakit de çok.  Çoğumuz boştayız, biz hep oturuyoruz. Çek bir sandalye, gel sen de otur, birer çay içer, hem lafın belini kırarız, hem de memleketi kurtarırız.