Değerli Polatlı’lı dostlarım, konuya girmeden önce tüm İslam Âleminin mübarek “RAMAZAN” ayını kutlar, yüce Allah’tan bizlere doğru yolu göstermesini dilerim.

Üçüncü kitabım “ANADOLU’DA BİLİMİN AYAK İZLERİ”nin

1nci Bölümünden… Kıymetli okuyucularım için ilginç olacağını düşündüğüm başlangıç kısmı şöyle başlıyordu:

Bugün günlerden Pazar, İlavesi ise, 22 Eylül 2013. Eee peki, ne özelliği var ki bugünün? Öyle ahım şahım bir özelliği var diyemem. Olsa olsa, gündüzlerin boyunun neredeyse gecelere eşitlendiği gibi astronomik bir özellikten bahsedebiliriz. Senede iki defa hep birlikte yaşıyoruz işte böylesi eşitlik dolu, ekinoks adını verdiğimiz günleri. Bu söylediklerimin gördüğünüz gibi fazlaca bir önemi yok gibi. Bunları artık neredeyse ilköğretimin dördüncü sınıf öğrencisi bile biliyor, diyebilirim ama ne yapayım aklıma geldi işte, ben de deyiverdim öylece.

Saat 13.00 olmuş, haber saati... Yaş 67 olunca, hafta sonları, farklı ev dışı sosyal etkinliklerin yerini çoğu zaman ev içi yaşamı alıyor. Tabii bu sözlerimi yaşdaşlarım, üzerine alınmasın. Kendimden bahsediyorum sadece. Koltuğa yerleşip kumandayı elime aldım ve her zaman yaptığım gibi DIGITURK, 42 numaralı kanaldaki CNN TÜRK’ü izlemeye koyuldum. Televizyonda haberler bildim bileli bana pek iç açıcı gelmez ama ne diyelim, milletçe alışmışız bir kere, “diynemeden, seyretmeden olmuyooo!”

İlk sırayı, her zamanki gibi, Başbakan Erdoğan aldı. Ardından, haber konularında bugün de âdet bozulmadı. Irak’ta bir Şii cenaze törenine, patlayıcı yüklü bir kamyonla dalan Sünni intihar bombacısı… Sonuç, kendisi dâhil elli civarında ölü, yüzlerce yaralı. Pakistan’ın büyük şehirlerinden Peşaver’de El Kaide örgütünün organize ettiği, yine bomba yüklü bir araçla, kilisede dua eden Hıristiyan Pakistanlılara saldırı… 60- 70 kişi ölü, 100’ün üzerinde yaralı. Kenya’nın başşehri Nairobi’deki, içinde çoğunluğu Hıristiyan Kenyalıların ve bazı turistlerin bulunduğu bir alışveriş merkezine, komşu Somali’den gelen İslamcı Terör Örgütü Eş Şebab’ın silahlı militanlarının baskını… İlk belirlemelere göre, içinde Türk asıllı Belçikalı bir doktor hanımın da bulunduğu 69 ölü ve 200’e yakın yaralı (polis, operasyonu ancak üç gün sonra bitirebildi). Son haber ise, hemen her gün iki yıldır gündemden hiç düşmeyen Suriye’den, savaşla ilgili bombardıman ve vahşet haberleri.

Bu türden haberleri izlemeye kalbimin dayanabildiğine hâlâ şaşıyor ve inanamıyorum. Kendi kendime, “ama neden!” diye inlemişim. Belki de tamamı masum olan bu insanlara, yapılan katliamlara, bu acımasızca can almalara kalkışan militanlara güç veren, onları gözlerini kırpmadan, severek ölüme ve öldürmeye gönderen nasıl bir güçtü ki! Ülkelerinde kendilerine karşı savaşan emperyal güçlere yeterince karşılık verememenin bir aczimiydi? Masum insanların kanları ve canlarının alınmasının, acaba caydırıcı bir etki ve korku mu yaratacağı bekleniyordu?

Bu nasıl bir isteklendirme, nasıl bir inançtı ya Rabb’im? Doğrusu işin içinden bir türlü çıkamıyordum. Ama her ne olursa olsun, bu yapılanların hepsi de dört dörtlük bir insanlık trajedisiydi, cinayetti. Dikkat edilecek olursa, olayların tamamının ortak bir özelliği vardı. Hepsi de ne yazık ki bizim dünyamıza, yani “İslam dünyası”na aitti. Düşündüm, düşünmekten sanki yoruldum. İçime bir hüzün çöktü…

Sonra “la-havle” çekerek, kumandayı tıklayıp, BBC HD kanalına girdim. Burada İngilizce, Pakistan’ın, İstanbul gibi çok kalabalık bir nüfusa sahip (13 milyon), tamamına yakını Müslüman olan Karachi şehrini ve oradaki özellikle çocukların yaşamını konu alan bir belgesel programı yayınlanıyordu.

Not: Bir sonraki köşe yazımda kaldığım yerden devam edeceğim. “ANADOLU’DA BİLİMİN AYAK İZLERİ” ne ve diğer 15 ad. kitaba www.halkkutuphanesi.com dan ücretsiz kolayca erişilebilir.