Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu öncülüğünde, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ziraat Mühendisleri Odası iş birliğiyle düzenlenen "Ankara Tarımı ve Tarım Arazilerinin Korunması" temalı etkinlikte iklim krizi ve tarımsal sürdürülebilirlik masaya yatırıldı.
Programın kolaylaştırıcılığını üstlenen Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu Sözcüsü Ayfer Ulusoy, kırsal kalkınmanın artık bir seçenek değil zorunluluk olduğunun altını çizdi. Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Serhat Şensoy ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 2. Başkanı Mehtap Ercan Bilgen’in sunumlarında ise Türkiye'yi bekleyen çevresel tehditler detaylarıyla ortaya kondu.
Dr. Şensoy’un dikkat çektiği en kritik konuların başında tarım alanlarında yaşanacak kuraklıklar, akarsu debilerindeki düşüş ve yağış rejimindeki belirsizlikler geldi. Türkiye’nin kişi başına yıllık 1.100 metreküp kullanılabilir suya sahip olduğu vurgulandı; bu miktarın 1.000 metreküpün altına düşmesiyle ülkenin "su stresi altındaki ülkeler" sınıfına gireceği uyarısı yapıldı.
Tüketim alışkanlıklarının değişmesi gerektiğine dikkat çeken Şensoy, konuyu bir örnekle ele alarak şu ifadeleri kullandı: "Üzerimizdeki bir tişörtün üretimi için yaklaşık 300 litre su harcanıyor. Her ürünün bir su ayak izi ve bir karbon ayak izi var. Bunların farkında olmamız gerekiyor. İnanın, yakın gelecekte faturalarımıza bunlar da eklenecek: “Karbon ayak izi ücreti”, “Su ayak izi ücreti” gibi kalemlerle karşılaşacağız. Bu yüzden, su kaynaklarımızı korumak adına tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Yani aslında su fakiri bir ülkeyiz. Bu nedenle su ayak izimizi küçültmemiz şart" dedi.
GELENEKSEL YÖNTEMLER GÜNDEME ALINMALI
Toplantıda, tarımsal sulamada geleneksel yöntemlerin artık su kaynaklarını tehdit ettiği ifade edilerek, damla ve yağmurlama sulama sistemlerine geçilmesi gerektiği belirtildi. Şensoy, atık suyun yeniden kullanımı, yağmur suyunun toplanması gibi geleneksel yöntemleri yeniden gündeme almalıyız. Eskiden büyüklerimiz, çatılardan akan suları biriktirir, farklı işlerde kullanırlardı. Bu alışkanlıkları tekrar kazanmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Şensoy, tarımda da değişime gidilmeli çağrısında bulunarak vahşi sulama yöntemlerinin artık terk edilip damla sulama ve yağmurlama gibi modern sistemlere geçiş şart olduğunu vurguladı.
Sözlerinin devamında ise Şensoy şu ifadeleri kullandı: "Su tüketimi yüksek olan ürünler yerine, daha az su isteyen ve kuraklığa dayanıklı bitkilere yönelmeliyiz. Örneğin son yıllarda Konya Ovası'nda mısır üretiminin yaygınlaştığını görüyoruz. Bu çok su tüketen bir bitkidir. Aynı şekilde şeker pancarı da ciddi miktarda suya ihtiyaç duyar. Elbette bu ürünlerin üretimi tamamen durdurulamaz, ama bölgesel koşullara uygun, daha az su isteyen alternatif ürünlere yönelmek, su kaynaklarımızın sürdürülebilirliği açısından son derece önemlidir. Özellikle Konya Ovası’nda yaygınlaşan mısır ve şeker pancarı gibi yüksek su tüketimli ürünlerin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor" dedi. Son olarak bölgesel koşullara uygun, az su isteyen ve kuraklığa dayanıklı ürünlere yönelmenin şart olduğu kaydedildi.