1999 yılında Marmara’da yaşanan deprem çok uzakta olan bizlerin Polatlı’da hissettiği ve sokaklara döküldüğümüz bir

andı.

Hepimiz korkmuş ve telaş etmiştik.

Kocaeli ve Gölcük başta olmak üzere birde depremin merkezinde o acıyı, felaketi yaşayanları düşünün!

Acaba onlar geçtiğimiz gün meydana gelen 5.8 büyüklüğünde ve yadsınamayacak şiddette meydana gelen depremde acaba hangi hisleri yaşadılar?

Bundan 20 yıl önce yaşadıkları tüm duyguları yeniden yaşadılar.

Aynı panik, aynı korku ve aynı endişe!

İstanbul’da büyük bir deprem olacağı 1999 depreminin ardından zaten sürekli olarak söyleniyordu.

Elbette geçtiğimiz gün yaşanan 5,8 büyüklüğünde deprem bunun öncüsü demek yanış ve imkansız olur.

Ancak yine hali hazıda yaşanabilecek bir depreme hazırlıksız olduğumuz ap açık ortaya çıktı.

1999 depremi ve hayatını kaybeden binlerce insan bize ders olmamış!

Olmamış ki, hala gerekli tüm kontrolleri yapamamamış!

20 yıl içinde deprem vergimizin tamamımının duble yollara gittiğini söyleyen Maliye eski Bakanı Mehmet Şimşek’in açımlamalarıyla aslında durum zaten izah edilmiş.

Bizim Marmara bölgemizin 1. derece deprem kuşağında olduğu ve fay hatlarının sürekli olarak aktif olduğu zaten her fırsatta bilim adamlarımız tarafından dillendiriliyor.

Ancak ne hikmetse, bir türlü 20 yıl içinde İstanbul’un binalarının hepsinin kontrolünü yapamadık!

Yeni yapılanlar içinde denetim firmalarına bıraktık işi.

Oysa biliyoruz Kocaeli ve Gölcük’de de yapı denetimi, müteahhit gibi unsurlar vardı.

Sonuç?

Sonuç, binlerce ölü, hayatına devam edemeyen binlerce insan.

Deprem ile yaşamayı öğrenen ve bunda da oldukça başarılı olan onca ülkeyi kendimize örnek alarak, ikili temaslarda bulunarak, yapılması gerekenler ve atılması gereken adımları atmak acaba bu kadar zor mu?