Ankara’nın demiryolu ile tanışması, 1892’de inşa edilen küçük bir gar binası ile gerçekleşti. Osmanlı döneminde, Anadolu Demiryolu Şirketi tarafından işletilen Haydarpaşa-İzmit Demiryolu, 1868-1873 yılları arasında kurulmuştu.

GENÇ MİMAR SABRİ AKALIN GÖREVLENDİRİLDİ 

Bu hattın Ankara’ya kadar uzatılmasıyla birlikte, küçük gar binası ilk yolcularını ağırlamaya başladı. Ancak, 1923’te başkent ilan edilen Ankara’nın hızla artan nüfusu, yeni bir ulaşım merkezine olan ihtiyacı da beraberinde getirdi.

Eski gar binası, artan yolcu talebini karşılayamaz hale gelince, yeni bir merkez garının inşasına karar verildi. Bu karar, dönemin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın öncülüğünde alındı ve projeyi hazırlamak için genç mimar Şekip Sabri Akalın görevlendirildi. Akalın, Avrupa’daki modern garları inceledikten sonra, Ankara Garı’nın projelerini hazırlayarak inşaat sürecine başladı.

Ankara Tren Garı

29 EKİM'DE BÜYÜK BİR TÖRENLE AÇILDI

Garın inşaatı, 1934 yılının Kasım ayında sondaj çalışmalarıyla başladı. 10 Ağustos 1935’te toprak hafriyatı çalışmaları yapıldı ve 3 Kasım 1935’te temel atma töreni gerçekleştirildi. Nihayet, 2 Eylül 1937'de inşaat tamamlandı ve 29 Ekim 1937’de büyük bir törenle açılışı yapıldı.

Gar binası, 150 metre uzunluğunda ve 23 metre yüksekliğindedir. İç yapısında, geniş cam yüzeyler sayesinde aydınlatılan ferah bir ana salon, bekleme alanları ve bilet gişeleri bulunuyor. 

Polatlı'da sağlık farkındalığı artıyor! Polatlı'da sağlık farkındalığı artıyor!

Yapının mimarisi, yalın malzeme kullanma anlayışını benimsiyor; ana iskeleti ve temeli betonarmeden yapıldı. Ayrıca, yapının çevresinde düzenlenen geniş yollar, protokol yolu olarak kullanılmak üzere tasarlandı.

Ankara Tren Garı (2)

NEO-KLASİK BİR ÜSLUP TAŞIYOR

Ankara Garı, mimari olarak neo-klasik bir üslup taşıyor ve dönemin önde gelen mimarlık akımlarından etkilenmiş. Yapı, simetrik bir kütleye sahip olup, demiryolu hattına paralel bir biçimde konumlandırılmış.

Çembersel bir hat izleyen ikili sütunlar düzeni, gazinoya bağlanıyor. Giriş kütlesinin her iki yanında yer alan bodrum üstüne üçer, sonra ikişer ve sağ uçta tek katlı kütlelerden oluşuyor. 

Ana salonun tavanı, 23 metre açıklığında 6 adet demir makas ile kapatılmıştır. Binanın iç mekanları, estetik kaygılarla tasarlanmış olup, bekleme salonları ve bilet gişeleri ana mekâna açılıyor. 

Giriş kısmındaki iki katlı kütlenin üst katı lojman olarak kullanılırken, alt katında berber, postane ve lokanta gibi çeşitli hizmet alanları bulunuyor.

Ankara Tren Garı (3)

CUMHURİYET DÖNEMİNİN EN ÖNEMLİ SİMGESİ ÖZELLİĞİ TAŞIYOR

Ankara Garı, yalnızca bir ulaşım merkezi olmanın ötesinde, Cumhuriyet döneminin en önemli simgelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Açılışının ardından, garın bulunduğu caddenin protokol yolu olarak düzenlenmesi, başkentin önemli misafirlerinin ilk durağı olmasını sağladı. Bu cadde, bayramlarda resmi geçitlerin yapıldığı bir alan haline geldi.

Ankara Garı, aynı zamanda, Cumhuriyetin genç mimarlarının ve işçilerinin emeğiyle ortaya çıkmış bir yapı olarak, ülkenin modernleşme sürecinin bir parçası olmuştur. Yapının inşasında kullanılan Anadolu’nun çeşitli taşları ve işçileri, yerel kültürün ve emeğin önemini vurguluyor.

Ankara Tren Garı (4)

GÜNÜMÜZDE HALA İŞLEV GÖRÜYOR 

Ankara Garı, günümüzde hala önemli bir ulaşım merkezi olmanın yanı sıra, kültürel ve tarihi bir mekân olarak da işlev görmektedir. Gar kompleksi içerisinde yer alan Atatürk Konutu, Demiryolları Müzesi ve Sanat Galerisi gibi yapılar, ziyaretçilere Cumhuriyet tarihini ve demiryolu kültürünü tanıma fırsatı sunuyor. 

Ayrıca, küçük gar binası olarak tarihe geçen Direksiyon Binası’nın varlığı, Ankara’nın geçmişine ışık tutmakta ve Cumhuriyet dönemi tarihinin önemli bir parçasını temsil ediyor. Bu bina, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı süresince yaşadığı ve stratejik kararların alındığı bir mekân olarak hafızalarda yer edindi. 

CUMHURİYETİN MODERN YÜZÜNÜN SEMBOLÜ 

Sonuç olarak, Ankara Garı, yalnızca ulaşımın değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in modern yüzünün bir sembolü olarak varlığını sürdürüyor. Bu yapı, Türkiye’nin çağdaşlaşma çabalarının bir parçası olarak, mimarlık tarihi içerisinde önemli bir yer tutuyor. 

Şekip Sabri Akalın’ın vizyonu ile hayata geçirilen bu eser, geçmişle geleceği buluşturan bir köprü işlevi görüyor.  Cumhuriyet’in değerlerini yansıtan simgesel bir yapı olarak anılmaya devam edecek... 

Muhabir: ZEYNEP PAMUK