Polatlı Müftüsü Hayri Cihangeri, içinde bulunduğumuz Ramazan ayında yerine getirilen oruç ibadetinin önemine ilişkin bilgi verdi.

Cihangeri yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurur “Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, her türlü kötülükten korunasınız diye size de farz kılındı. Ramazan ayındaki oruç, İslâm’ın beş şartından biridir ve şartlarını taşıyan her müslümanın yerine getirmesi gereken önemli bir ibadettir. Orucun, Cenab-ı Hakk’ın ’‘Rabb" ismine, insan sosyal hayatına, kişinin özel yaşamına, nefsin terbiyesine ve Allah’ın verdiği nimetlerin şükrüne bakan hikmetleri vardır. Yüce Allah, yeryüzünü büyük bir nimet sofrası şeklinde yaratmış, bu sofrada bütün nimetlerini sergileyerek “Rabb" ismini, Rahman ve Rahim sıfatlarının sahibi olduğunu ifade etmiştir. Bütün bir varlık dünyası ve özellikle insan, Cenab-ı Hakk’ın sunduğu bu muazzam nimet sofrasından istifade ederek hayatını devam ettirir. “Allah’ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz, doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.’’ mealindeki ayet-i kerime, insan oğlunu kuşatan nimet çerçevesinin genişlik ve derinliğini ifade etmektedir.”

MÜSLÜMANIN HAYATI DİSİPLİN VE DÜZENE GİRER
“Ancak insanlar, gaflet perdesi altında, sebeplere takılıp kalarak onların gerisindeki ilahi kudret ve iradeyi çoğu zaman göremiyor. İşte Ramazan ayındaki oruç sayesinde Müslümanın hayatı disiplin ve düzene girerek akşama yakın “buyurunuz!" emirini bekler bir vaziyete bürünür. Yüce Allah’ın her şeyi kuşatan rahmetine karşılık büyük ve düzenli bir kullukla karşılık verme ve Kur’an’ın; “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki böylece korunmuş olursunuz.” mealindeki ilahi fermanına uygun hareket etme imkanını elde etmiş olur. Cenab-ı Hakk, sayılamayacak derecedeki nimetlerini kullarının hizmetine sunarken karşılığında yine onların yararına olmak üzere teşekkürle mukabelede bulunmalarını istemiştin “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitab’ı ve hikmeti getirip, size bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik. Öyle ise Beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin!" mealindeki ayet-i kerime, bu gerçeği dile getirmektedir.”

İNSAN YİNE GAFLET PERDESİ ALTINDA NİMETLERİN KIYMETİNİ BİLEMİYOR

“Şükür ise, insanın içerisinde bulunduğu ortamdan memnun olması, bu memnuniyetini söz ve davranışlar olarak ifade etmesidir. Nimetlerin tamamını doğrudan doğruya Allah’tan bilmek, nimetlerin kıymetini takdir etmek ve onlara ne kadar çok muhtaç olduğunu düşünerek kendi acizliğini, zayıflığını, çaresizliğini hissetmektir. Ne var ki insan yine gaflet perdesi altında nimetlerin kıymetini bilemiyor, onları kendisine ihsan edeni hatırlayıp şükür görevini yerine getirmede tembel davranıp çoğu zaman da küfran-ı nimette bulunabiliyor. Çünkü orucun dışındaki diğer zamanlarda mecburiyet altında olmadığından gerçek açlığı tatmıyor, buna bağlı olarak Allah’ın kendine İhsan ettiği nimetlerin değerini kavrayamıyor. İşte Ramazan ayındaki oruç, özellikle varlıklı kesime gerçek bir açlığı tattırmak suretiyle, bahşedilen nimetlerin kendisi için ne büyük bir anlam taşıdığını öğretir, iftara beş-on dakika kala bir dilim ekmek, bir bardak su, ağzının suyunu akıtır derecesine, en fakirinden en zenginine kadar herkese nimetlerin kıymetini anlatır, manevi bir şükrün gerçekleşmesini sağlar.”

BELİRLİ BİR HAK’TAN MAKSAT, ZENGİNLER ÜZERİNE FARZ OLAN ZEKATTIR
“Toplumda insanlar, maddi imkanlar açısından çeşitli şekillerde yaratılmışlardır. Buna bağlı olarak Yüce Allah, varlıklı insanları fakirlerin yardımına davet etmiş, zekât ibadetini farz kılmıştır. “Onların mallarında isteyene ve isteyemediği için mahrum kalana belirli bir hak vardır.” mealindeki ayet-i kerime, zekâtın farz bir ibadet olduğunu açıklamaktadır. Ayet-i kerimede geçen “belirli bir hak’tan maksat, zenginler üzerine farz olan zekattır. Çünkü zekâtın dışındaki diğer sadakalar belirli bir pay değil, mal sahibinin isteğine bağlıdır. İster çok ister az verir, kimse karışamaz." Ramazan ayındaki oruç, varlıklı kesime yoksulun, çaresizin halini öğreterek, zekat gibi İslâm’ın beş şartından biri olan Müslümanlık şiarının toplumda işlerlik kazanmasını, yardımlaşma, dayanışma, birlik-beraberlik, sevgi ve saygının tesisini, kurumlaşmasını sağlar. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.)’de Müslümana şu müjdeyi verin “Rabbiniz Allah’tan korkun, beş vakit namazınızı kılın, Raman orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin... Bu takdirde Rabbinizin cennetine girersiniz.” Bir başka yönüyle oruç, nefsin terbiye edilmesinde, ruhun berraklaşıp ferdi, aile ve toplumu dönüşü olmayan yollara sürükleyen şehevî ve gazabi duyguların, kontrol altına alınıp her türlü çirkinlikten koruma konusunda da önemlilik arz eder ki, daha önce zikrettiğimiz Bakara suresi 183. ayetinde Yüce Allah bu hususa dikkatimizi çekmiştir. Bedensel duygu, istek ve arzuların kontrol altına alınması, insanın kendini, hürriyeti sınırlı bir kul, son derece aciz ve zayıf olmasına rağmen, sınırsız derecede ihtiyacı olan kusurlu bir varlık olarak görmesini sağlar.”

KÖTÜLÜKLERE KARŞI BİR KALKANDIR

“Firavun, Kârun vb. gibi kendini ilah zannedecek kadar şımarmaktan, cehenneme ehil hale getirecek bir hayat anlayışı ve yaşam tarzından uzak kalmasını temin eder. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), Kim bana çene kemiklerinin arasındaki dili ve iki budu arasındaki cinsiyet organı ile günah işlemeyeceğine dair garanti verirse, ben de onun için cenneti garanti ederim.,’",’ buyurarak, konunun Müslüman için önemine işaret etmişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in oruçla ilgili hadis-i şeriflerinden bir-kaç örnek vererek, fazileti ve oruçlunun dikkat etmesi gereken hususları arz edelim:
Ebu Hureyye (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştun “Oruç, kötülüklere karşı bir kalkandır. Bu anlamda oruçlu kimse kötü söz söylemesin, cahiliye âdetine dönmesin, şayet birisi kendisine söver veya dövüşmek isterse iki defa ben oruçluyum desin. Nefsim kudretinde olana and olsun ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. (Yüce Allah) oruçlu, yemesini, içmesini, şehvetini benim için bırakıyor, oruç benim içindir, onun karşılığını da ben vereceğim. Halbuki bir iyilik on kat sevapla karşılık bulur.” buyur-maktatır.
Ebu Hureyre (r.a.)’den bir başka rivayette Râsûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, onun yemesini, içmesini terk ederek aç kalmasına Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” Yine Ebu Hureyre (r.a.)’den bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştun "Oruç tutan kimse için iki sevinç vardır. Birincisi; iftar ettiğinde duyduğu sevinç, İkincisi de Rabbine Kavuştuğu anda duyacağı sevinçtir.’’ Evet. Ramazan, her türlü iyiliği, güzelliği ve hayrı, bereketi, rahmeti, mağfireti, bağışı, nimeti ve daha nice ilahi tecellileri bünyesinde barındıran mübarek bir aydır. Cenab-ı Hak bizleri, onu gereği gibi değerlendirip rızasına kavuşan kullarından eylesin.”